MUSTAFA SELİM İMECE VE YAHYA PAŞA


Açıklama: İNEBOLU ALTUN DOLUYDU!..” MUSTAFA SELİM İMECE VE YAHYA PAŞA
Kategori: İNEBOLU
Eklenme Tarihi: 17 Şubat 2020
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 11:23
Site: Yeni İnebolu Gazetesi
URL: http://www.inebolugazetesi.com/haber_detay.asp?haberID=1640


"İNEBOLU ALTUN DOLUYDU!..

MUSTAFA SELİM İMECE VE YAHYA PAŞA

1896 yılında İnebolu’da doğan Mustafa Selim İmece, Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesinin  ilk mezunlarındandır. Kafkas cephesinde Bakü’de savaşmış, daha sonra İnebolu’dan Anadolu’ya cephane taşıyan kağnı kollarında görev almış ve Sakarya savaşından sonra terhis olmuştur.

Hukuk Fakültesi öğrencisi iken 1925 yılında Atatürk’ü İnebolu’ya davet eden 5 kişiden biri olup 27 Ağustos 1925 yılında Türk Ocağı binasında Atatürk’e cevaben İnebolu gençlerini temsilen bir konuşma yapmıştır.

Hukuk fakültesini bitirdikten sonra yurdumuzun muhtelif yörelerinde kaymakamlık ve mülkiye müfettişliği yapmıştır. Üsküdar Kaymakamlığı da yaptıktan sonra emekli olmuştur .

Atatürk’ün Şapka İnkılabı için geldiği İnebolu’da yaşananları kaleme alıp bir kitap yazmıştır. 5 Ekim 1984’te vefat etmiştir.

Emekliliğinde 1970 yılında İnebolu’ya gelmiş, ailesiyle birlikte yaz tatilini İnebolu’da geçirirken o günkü İnebolu Gazetesi sahibi Aziz Kırksekizoğlu ondan gazetesine bir yazı yazmasını istemiş, o da adeta tarihe not düşen bir yazı yazmıştır. Yazısından bir bölümü aynen aktarıyorum:

“Karadeniz'de Kerempe ve Abana arasında, İstanbul’a 240 mil mesafede bulunan İnebolu’muz, 1869 yılında kaza teşkilatına kavuşmuş; 1864 yılında da Kastamonu İnebolu şosesi tamamlanarak (Yahya Paşa namında bir Vali bu şoseyi bitirmiş, o zaman küçük çapta namına Orta Camiyi yaptırmıştır.Kitabesi yoktur.) kullanıma açılmıştır.

Kastamonu vilayetinin ve hatta Ankara’ya kadar olan sınırlarının her türlü ürünlerinin, ticari eşyanın girip çıktığı iskelesi olan İnebolu’ya her gün vapurlarla muhtelif  mahallere taşınan yolcunun arttığı, ormanlarının çokluğu ve zenginliği itibariyle Karadeniz’den en fazla kereste, elma, yumurta ihraç eden İnebolu halkının çalışkanlığı ve becerikliliği ile de isim ve şöhret yapmıştır.

Bilhassa 1890 ile 1914 yılı arasında iskelemize bir günde 12 muhtelif bandıralı vapurun gelip gittiğini ve her birinin ayrı ayrı yük ve yolcu alıp verdiğini bu işlerle alakalı kişilerden öğrenmiştim. Ayrıca Ayancık’tan Cide’ye kadar olan sahillerde muhtelif tonajdaki yelkenli gemilere de kereste yüklenirdi.

O yıllar İnebolu’da ALTUN DOLU idi. 1914 yılında çıkan Dünya Harbinde bizimde harbe girmemiz sebebiyle denizlerde vapurla yolcu ve ticari eşya nakli durmuş, dört yıl köylü ve kentlimiz çok sıkıntı ve ıstırap çekmiştir. İstiklal Savaşı yıllarında (1919-1922) İnebolu’muzun halkı gene şahlandı. Pontuscu Rumlara derslerini verdi. Candan çalışıldı. Kahramanlıklar gösterildi. T.B.M.M nin ve kurtarıcı büyük devlet adamımız Mustafa Kemal Atatürk’ün takdirlerini kazandı. İstiklal Madalyası ile taltif edildi. Halkımızın yaradılışında çalışarak kazanma azmi ve cesareti vardır. Yeter ki çalışacak iş sahası bulsun.

İkinci dünya savaşından sonra (1945), İnebolu’nun ticari durumu deniz nakliyatının azalmasıyla yavaş yavaş değişti. Karayollarına önem verilmesiyle kara taşımacılığı arttı. Şose yollarımızın bir çoğu asfalt ve beton yapıldı. Kara motorlu vasıtaları arttı. Nakliyatın ucuz olması ve sürati karayolu taşımacılığını hızla artırdı. Denizlerdeki yolcu ve eşya nakliyatının bir çoğu karayoluna aktarıldı. İnsanlar nerede kazanç ve ferahlık görürse menfaatlerini ona göre ayarladıklarından ve hatta bu münasebetle yer değiştirdiklerinden, İnebolu vilayet çapında denizden nakliyat işlerini ve ticari önemini kaybetti. Şimdi kendine yeni çareler aramaktadır.”

Bir taraftan İnebolu tarihini araştırırken birçok soruya da cevap aramaktaydım. Bunlardan birisi de Yahya Paşa idi. İnebolu’nun tam merkezinde ‘Orta Camii’ diye ikinci bir ad verdiğimiz - İnebolu merkezdeki üç caminin de mutlaka ikinci bir adı vardır. - Yahya Paşa Camii’nin sahibinin kim olduğunu bulamamıştık.

Cevap Mustafa Selim İmece’den geldi. 1860 yılında Osmanlının kanunla başlattığı karayolu yapımı hamlesiyle 1865 yılında Çankırı İnebolu yolunun (tuz için) yapıldığını biliyorduk. Anlaşılıyor ki o dönemin Kastamonu valisi Yahya Paşa imiş. Kastamonu-İnebolu arasındaki yolun yapımı onun zamanında olmuş. Kendi cebinden, kimseden yardım almadan Orta Camimizin ilk halini yaptırmak ona nasip olmuş. Osmanlıda kitabe yazmak bir gelenek olduğu halde bu kişi isminin yazılmasını istememiş. Bazı insanlar öyle yaparmış. Bilinçli olarak yazmamışlar. Bu yüzden kimin yaptırdığını öğrenememiştik.

YAHYA PAŞA CAMİ

Yahya Paşa Cami (Orta Cami) beş defa tamir ve ilaveden sonra bu günkü haline gelmiş. İlk bölümünü Yahya Paşa yaptırmış. 1885 yılındaki yangından sonra ikinci tamir ve ilaveyi ise Hacı Yakup Bey yaptırmış ve önündeki şadırvanı da yaptırıp suyunu Karaca’dan getirmiş. 1970 yılında bir hayırsever Saime Sırvoy adına, minare yoldan yıkılıp arka tarafına iki şerefeli olarak yapıldı ve üst kat uzatıldı, altına da üç kubbeli şadırvan yapıldı. 1980li yıllarda Hacı Hasan Kuru önderliğinde elden geçirildi. Son olarak da 2005 yılında vakıflar tarafından restore edilip bu günkü hale getirildi.

1897 yılında doğup İnebolu’nun en hareketli, en zengin  zamanında yaşananlara şahit olan Selim İmece’nin yazdıkları benim için çok değerli bir belge özelliği taşıyor. Bu günden 100 yıl öncesine bakarak o gün olanları anlamlandırmaya çalışan bizler tam da bunu anlatmaya çalışıyorduk. ‘İnebolu niçin bu hale geldi?’ sorusunu tam olarak o günleri yaşayan biri olarak kaleme almış ve çok güzel bir yazı yazmış.

Özet olarak yazısının içinde kullandığı cümleye katılıyor ve şöyle yorumluyorum: ‘İnsanlar nerede kazanç ve ferahlık görürse menfaatlerini ona göre ayarladıklarından ve hatta yer değiştirdiklerinden İnebolu vilayet çapında denizdeki nakliyat işini  ve ticari önemini kaybetti.’ (Selim İmece)

Aynı insanlar, o dönem menfaat ve ticaretlerini burada gördüklerinden Karadeniz’in dört bir tarafından İnebolu’ya gelmişler ve ticaret yapmışlar; Kurtuluş Savaşında Anadolu insanı açlık ve sefalet altındayken burada refah içinde yaşamışlar; deniz yolu önemini kaybedip karayolu ön plana çıkınca da karınlarının doyduğu başka yerlere göç etmişler… İşin özeti budur. Saygılarımla…

Mustafa Sıtkı FAKAZLI

Diş HEKİMİ

Yerel Tarih Araştırmacısı