Anasayfa » İNEBOLU
14 Ağustos 2024, 23:42 Editör:
"BÜYÜK ÇOCUK" OLMANIN ZORLUKLARI!
Geçtiğimiz günlerde işyerime yemek yemeye gelen bir ailenin kendi küçük ama omzundaki yükü büyük olan kızları dikkatimi çekti.
Anne, baba ve en büyüğü 7-8 yaşlarında kız çocuğu, biri 2-3 yaşlarında diğeri ise 1 yaşlarında erkek çocuğundan ibaret olan bir aile.
Dışarıda yemeğe çıkmış olmanın mutluluğu hissediliyor, fakat çocuklar küçük olduğu için etrafa rahatsızlık vermemek adına yoğun gayret içerisindeler...
Siparişler veriliyor ve beklerken baba 2-3 yaşlarında ki çocuğu kucağına alıp oyalamaya çalışıyor, 1 yaşlarındaki en küçük çocuğu doyurmak ise Anne ile büyük kıza düşüyor. Gelen çorbayı bir taraftan soğutmaya çalışıp bir taraftan küçük çocuğu doyurmak için anneye yardımcı olan ablanın çabası gözüme takılıyor aslında...
Ailenin büyük kızı olsa da hâlâ çocuk olan ablanın, kardeşlerinin sorumluluğunu almış olması takdire şayan duruyor.
Bakıyor, bakıyorum...
Gözlerim dolu dolu oluyor.
Duygusallaşıyor, 35-40 sene öncesine gidiyorum.
Beş kardeşin en büyüğü olmanın ya da ailenin ilk çocuğu olmanın ne anlama geldiğini çok iyi bildiğimden olsa gerek çocukluk günlerim gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor.
Aklıma gelenlerin yüzde birini paylaşamasam da çok küçük yaşlarda sorumluluk duygusunun bilincinde geçen o günleri tekrar yaşamış kadar oluyorum.
Esnaf çocuğu oluşumdan dolayı okul çıkışlarında ve tatil günlerinde Babamın işyerine gitme mecburiyetim ve istemeye istemeye gidişim aklıma geliyor, memur çocuklarının rahatlığına gıpta edişim, İstedikleri zaman oyun oynayıp arta kalan zamanda da rahatlıkla ödevlerini yapabildiklerini hatırlıyorum. Ben ise gece 23'te dükkanımızı Babamla birlikte kapatıp eve gittikten sonra ders çalışabilirdim.
Evdeki kız kardeşlerimin durumu da benden çok farklı değildi. Ev işlerinde annemin en büyük yardımcıları onlardı. Hatta büyük olanların küçük kardeşlere bakması değişmez kuraldı sanki.
O günlerin hayat standardının günümüze oranla daha sınırlı olmasının sonucuydu belki yaşadıklarımız. Mesela o dönemde bakkaldan çocuk bezi satın almak diye birşeyin olmayışı annemin elinin çamaşırdan hiç çıkmadığını hatırlatır bana. Dolayısıyla evde çocukların her işin ucundan tutmuş olması olağan geliyor. Çünkü iş bitmiyor. Her şeyin üstesinden imece usulü ile geliniyor.
Çocukluk yıllarındaki kardeşlik ile yetişkinlik dönemindeki kardeşlik arasında dağlar kadar fark oluyor. Yaş ilerledikçe yaşanan olumsuzluklar, menfaat çatışmaları ve ele karışmalar kardeşlik bağlarını zedeliyor. Tabii ki bu duruma istemeden geliniyor. Bazı kardeşlerin arası ise top atılsa bozulmuyor. Temelleri sağlam olan kardeşlikler kolay kolay yıkılmıyor. Bizlere de "Allah kardeşlerin arasını açmaya çalışanlara fırsat vermesin" diye dua etmek düşüyor.
| Bu haber 918 defa okunmuştur.