Toprak deyince Aşık Veysel’in “ Benim sadık yârim kara topraktır.” Necip Fazıl’ın “Tohum ek, vermezse toprak utansın” dizeleri aklıma gelir. Topraktan geldiğimizi ve tekrar toprağa döneceğimizi ise hiçbir zaman unutmamak gerekir.
Toprağın hayatımızda ki yeri ve önemi saymakla bitmez.
Çeşitli sebeplerle yok olan toprağın tekrar oluşumu kolay mı?
Bilinçli her insan küçük bir araştırmayla 40-50 cm lik bir toprak tabakasının 20-25 bin yılda oluştuğu gerçeğiyle karşılaşacaktır.
Peki bilinçsizce yüzlerce kamyon toprağı denize dökerek zarar vermekten ne zaman vazgeçeceğiz?
İnebolu halkı olarak yıllardır sadece seyrettiğimiz ve ufak tefek yorumlarla geçiştirdiğimiz deniz ve toprak katliamına dur deme zamanı gelmedi mi?
Herhalde nereden bahsettiğimi küçük-büyük herkes anlamıştır.
Eti Bakır’ın hizmet binasının hemen yan tarafından, yani limanda ki uzun mendireğin başlangıcının batı tarafına yıllardır denize dökülen hafriyattan bahsediyorum.
Doldurulmaya çalışılan alanın ön tarafı büyük taşlarla veya dalgakıranlarla koruma altına alınmadığı sürece dökülen toprak yada inşaat pisliği hava batıdan eserse patrios altı, doğudan eserse boyranaltı çamurlanıp denizin kirlenmesine ve renginin değişmesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla bu durum deniz turizmini de olumsuz etkilemektedir.
Yine İskelle burnu ile Liman arasında yapılan yolun genişletilmesi amaçlı dolgu çalışması ile de deniz zarar görmekte, doğal denge bozulmaktadır. Balıkçılarımız deniz dibinde oluşan melhe sebebiyle balık avı yapamadıklarından yakınıyorlar.
Sonuç olarak İnebolu halkı denizin kirlenmesinden ve çevreye zarar verilmesinden dolayı rahatsızlığını yüksek sesle dile getiriyor dolayısıyla bende duyarlı bir vatandaş olarak toplum yararına yapılacak her projeyi desteklediğimi, yapılan yanlış uygulamalarında biran önce düzelmesini talep ediyorum.
NOT: Geçtiğimiz günlerde yerel bir gazetede okuduğum bir yazı dikkatimi çekti ve okuyucularımın da ilgileneceğini düşünerek özetle paylaşmak istedim. 1960’lı yıllarda Kastamonu’da Topraksu adında bir kurum mevcut. Bu kurumun müdürü Mete TUFAN adında bir hemşehrimiz. 1969-1970 yıllarında Topraksu Kastamonu sahilinde “Toprak Muhafaza Projesi” başlatıyor. Projenin amacı toprağın denize kaymasını önlemek. Topraksu projesini hayata geçirmek için hızlı bir şekilde çalışmalara başlar. Sahilde “Çiftçi Eğitim Kampı” adıyla bir şantiye kurar. Bu şantiye de bölge insanına tarım ve toprak muhafazası ile ilgili bir eğitim verilir ve fındık fidanları dikilmek üzere teraslar hazırlanır. Ne var ki bölgeye fındık dikimi Tarım Bakanlığı tarafından yasaklanmıştır. Doğu Karadeniz fındık bölgesi olarak belirlendiğinden diğer bölgeler yasaklıdır. Ama tuttuğunu koparan Topraksu bölge müdürü Mete TUFAN tarım bakanı Nusret ZORLU ya Kastamonu’nun sorunlarını anlatır. Bu görüşmenin sonucunda Kastamonu bölgesindeki fındık dikim yasağı kalkar ve Kastamonu’ya 18.000 fındık fidanı sözü alır. Akabinde bu fidanlar Kastamonu sahilinde hazırlanan fındık teraslarında toprakla buluşur ve bu sayede denize kaymakta olan toprak muhafaza edilmiş, yöre halkına da fındık bir geçim kaynağı olmuştur. O günlerin mirasını yiyen bölgemiz de 2016-2017 sezonunda fındık rekoltesi 585 tondur.