SEVİYE HANIM & NECİP BEY
Hasbihal ettiğimiz günlerden biriydi o gün…
Spordan, siyasetten, ekonomiden, günlük hayattan, geçmişten bahsediyor, konu konuyu açıyor, bazen bildiklerimizi paylaşıyor, bazen bilmediklerimizi öğreniyor, her şeyden önemlisi dostluğumuzu pekiştiriyorduk.
Sohbet ettiğimiz arkadaşlardan birinin çocukluk ve gençlik döneminin bir bölümünü yanlarında geçirdiği anneannesi ve dedesinin günlük yaşam biçimini dinleyip biraz da ilgimi çekerken, herkesin aynı ölçüde ilgisini çekip çekmeyeceğini kestiremeyip, hatta “o zaman öyleymiş, şimdi böyle” diyenleri duyar gibi olsam da yazmadan geçemeyeceğim.
Arkadaşımızın anneannesi Seviye Hanım, dedesi Necip Bey iki katlı bahçeli bir evde mutlu, huzurlu, saygı ve sevginin, anlayış ve hoşgörünün en üst düzeyini yaşayarak geçirdikleri bir hayattan bazı kesitleri aktarmaya çalışacağım.
Seviye Hanım her sabah namaza kalkar, sobayı yakar, odayı iyice ısıtır. Sonra Necip Bey’i kaldırır. Necip Bey üşümesin diye yataktan kalkarken sırtına hırka verirdi. Necip Bey sobanın arkasına geçer, bu arada göğsü yumuşasın diye Seviye Hanım tarafından hazırlanan sütlü kahve yudumlanırken, kahvaltı hazırlanır. Beraberce kahvaltı yapılır, sonra hayırlı işler dileyerek Necip Bey işe uğurlanır.
Akşam olmadan Necip Bey evinin yolunu tutar. Evin zilini çalar. Halbuki cebinde evin anahtarı vardır. Seviye Hanım evin ikinci katında oturma odasındadır. Eşini karşılamak için 7-8 metrelik koridoru geçip 20-25 basamaklı merdiveni iner. Güler yüzle ve hoş geldin diyerek Necip Bey’i karşılar.
Buradan anlaşılan şu ki; eskiden evin hanımı işe giden beyini mutlaka kapıdan uğurluyor, iş dönüşü de mutlaka kapıda karşılıyormuş. Günümüzde bu davranışı devam ettiren ailelerin olduğunu duysakta yok olmaya yüz tutan adetlerden biri olarak sadece anılarda kalacağını görüyoruz.
Yine iki katlı evin birinci katında tabanı ve duvarları mozaik kaplı, hatta mozaikten yapılmış kurnası olan banyo mevcut. Necip Bey banyoya girmeden önce hem suyu, hem de banyoyu ısıtan soba Seviye Hanım tarafından yakılır. Maşrapalarla sıcak su atılarak banyonun tabanı ve duvarlarının ısınması sağlanır. Banyosunu yapan Necip Bey’in sırtını lifleme işi tamamlandıktan sonra havlu ısıtılarak Necip Bey’in banyodan çıkması beklenir.
Necip Bey yemek konusunda çok titizdir. Akşam yemeği için sofraya ailenin tüm fertleri ile birlikte eksiksiz oturulur. Necip Bey başlamadan yemeğe başlanmaz.
Akşam ezanından sonra hiç kimse eve giremez. Necip Bey’in huyunu çocuklar çok iyi bildikleri için bu kurala harfiyen uyulur.
Günümüzde pek bu kuralların sökmediğini, akşam ezanı sonrası için plan-program yapıldığını, müsaade edilmezse nelerle karşılaşılacağının belli olmadığı gerçeğini görmekteyiz.
Amacımız geçmişteki yaşam biçimiyle bugünü kıyaslayıp neyin doğru neyin yanlış olduğunu tespit etmek olmasa da herkes yaşam biçimiyle mutlu olduktan sonra söylenecek fazla söz olmadığı aşikardır.
Köşemize bu hafta konu olarak ele aldığım, ikisi de ahirete göçmüş olan Necip Bey ve Seviye Hanım’ı rahmetle anıyorum.
NOT: Birkaç gün önce işyerime müşteri olarak gelip hoş sohbet ettiğim Kemal Bey’in anlattıklarını ilginizi çekeceğini düşünerek aynen aktarıyorum.
Kemal Bey emekli emniyet mensubu olduğunu, eşinin emekli öğretmen olduğunu ve eşinin arkadaşı Yıldız Hanım’ın ise doktor olduğunu söyledikten sonra anlatmaya başlar;
“19 yıl önce İnebolu’ya 6 kişilik bir arkadaş grubu ile geldik. Çarşıda herhangi birisine buranın nesi meşhur, burada ne yiyebiliriz diye sordum. Kıymalı pide yiyebilirsiniz cevabı alınca nerede bulabiliriz diye tekrar sordum. Boyran altında fırında yiyebilirsiniz, isterseniz tarif edeyim diyen arkadaşın tarifiyle fırını bulduk. O sırada üzeri kapalı kıymalı pide yapmakla meşguldü fırın çalışanları. Biz içeri girip pide yemek istiyoruz dediğimizde pide malzemeniz nerede cevabıyla karşılaştık. Ne malzemesi biz yabancıyız, bize şu yaptığınız pidelerden parasıyla verin de karnımızı doyuralım dedik. O pidelerin sahibi, var kendisi de şu anda burada değil, habersiz verirsek günah olur diyen fırın sahiplerinin tavrına şaşırdık ve oradan ayrıldık. Aradan yarım saat kadar geçmiş ve öğretmen evi civarına gelmiştik. Bir de ne görelim, isminin sonradan Ömer Şahin olduğunu öğrendiğimiz fırın sahibi elinde bir poşet kıymalı pide ile 5-6 adet kola getirmiş bizi arıyormuş. Pidelerin sahibinden izin alarak geldiğini ve her yerde bizi aradığını söyledi. O kadar mutlu olduk ki bu davranışa, 19 yıl sonra tekrar geldiğim İnebolu’da ilk olarak o fırına gittim. Ömer Şahin’i buldum. Çünkü o isim hiç hatırımdan çıkmadı. O zamanki hatıramı kendisine anlattım. Biraz hoşbeş ettik kendisine yemek ikram etmek istedim. İşinin yoğunluğundan dolayı gelemese de kendisine benim 19 yıldır gittiğim her yerde bu davranışı anlatmama vesile olduğunu söyledim. Ben hiçbir yerde böyle bir iyilikle karşılaşmadım. O yüzden İnebolu’nun benim hayatımda çok farklı bir yeri var.”
Evet Kemal Bey’in anlattıklarını herkesin öğrenmesi ve bu davranışların turizm konusunda İnebolu’ya büyük katkı sağlayacağı gerçeğini görmemiz gerektiğini vurgulamak istedim.