İnebolu’da hükümet konağına çıkan yokuşun sağ tarafında yıllardır atıl vaziyette kaderine terk edilmiş bir görüntü veren yapının yaklaşık 1 yıldır restore edilme çabalarına uzaktan uzağa sadece seyrederek şahit olduk.
Geçtiğimiz Pazar günü birkaç arkadaşla bitme aşamasına gelinen ve son rötuşların yapıldığı bu tarihi yapıyı gezme fırsatı bulduk.
Öncelikle İnebolu’da uzun yıllar el değmemiş yıkılmaya yüz tutmuş tescilli yapıları restore ederek ilçemize kazandıran kişi ya da kurumlara halkımız teşekkür borçludur.
Bahse konu olan bina ise kendini hizmete adamış kişilerin öncü olması ve Antalya Büyükşehir Belediye’sinin yaklaşık 1.5 milyon TL harcayarak şu andaki konumuna getirilmiştir.
Bina merhum Ahmet Nazif Çelebi’nin evi olmasının yanı sıra Nur Risalelerinin teksir makinasıyla çoğaltılarak İman-Kur’an hizmetine mekan olma özelliğini taşımaktadır.
Ezanın Türkçe okunduğu 1940’lı yıllarda bu binanın konumu itibariyle hükümet konağı, jandarma karakolu ve polis karakoluna çok yakın oluşu hasebiyle defalarca polis ve jandarma tarafından basıldığı ve arandığı halde teksir makinası bulunamamıştır.
Gerçekten evi gezerken hissettiğimiz manevi havanın yanında insanı hayretler içinde bırakan labirent gibi bir yapı, iç içe odalar, gizli geçitler, dolaptan dolaba diğer odalara geçişler, karmakarışık merdivenlerden üst ve alt katlara çıkışlar-inişler.
Hakikaten teksir makinasını bulunduğu tavan arasından inerken biz bile yolumuzu kaybettik.
Dört katlı bina hiçbir yeri bozulmadan aslına uygun bir şekilde restore edilmiş. Alt katı müze, üst katları öğrenci evi olarak kullanılması düşünülmüş…
Bu evde yaşamış ve ömrünü hizmete adamış Ahmet Nazif Çelebi Kur’an-ı Kerim’e, Kur’an-ı Kerim ilimlerine ve imana hizmet aşkıyla yoğrulmuş ve ayette buyrulan “Kınayanların kınamasından korkmayan” ve umursamayan, Anadolu’nun bir yağız yiğidi olarak İnebolu’da doğmuş, yaşamış bir hizmet ve dava insanıdır. Ahmet Nazif Çelebi’nin en önemli özelliği, dine ve ilme hizmet eden tertemiz, içi merhamet, şefkat ve aynı zamanda izzet ve vakarla dolu olan yüreğinin olmasıdır.
17 yaşında iken 1908 yılında İnebolu çarşısında göz göze geldiği Bediüzzaman Said Nursi’ye olan kalbi duygularını ve hürmetini 1936 yılından itibaren 7 yıl ev hapsine maruz bırakıldığı Kastamonu’da defalarca ziyaret ederek göstermiştir. İnebolu’ya elle yazılmak üzere getirilen risaleleri evinin tavan arasındaki bölmede sabahlara kadar hızlı bir şekilde teksir makinası ile basılıp çoğaltılarak ciltlendikten sonra gizlice kasalar içinde gemilerle Anadolu’ya sevk edilmesinin yanı sıra Risale-i Nur hizmetlerinin Isparta’dan sonra en çok yapıldığı ikinci merkez olan İnebolu’daki hizmetlerin öncüsü olmuştur.
Ahmet Nazif Çelebi ve oğlu Selahaddin Çelebi’nin yanı sıra Gülcü Hüseyin Kuru, Salih Uğurtan, İbrahim Fakazlı, İbrahim Mırmır, Ziya Dilek ve ismini sayamadığımız kişilerin yaptığı hizmetin sadece İnebolu ile sınırlı kalmayarak teksir makinası ile çoğaltılan Nur Risalelerinin tüm Anadolu’ya ulaştırılması için gösterilen gayret ve çabadan ötürü Bediüzzaman Said Nursi tarafından “İnebolu Kahramanları” olarak risalelerde anlatılmıştır.
İman ve Kur’an hizmetini her şeyin önünde gören, gururla isimlerini zikrettiğimiz İnebolu Kahramanları Denizli ve Afyon hapishanelerinde Üstad’la birlikte olma şerefine nail olmuşlardır.
Önümüzdeki günlerde açılışı yapılacak olan ve İnebolu’ya değer katacağına inandığımız binada yıllarca hizmet etmiş nice Nur Talebelerinin yetişmesine öncü olmuş ve ahirete irtihal etmiş İnebolu Kahramanlarını rahmetle anıyoruz.