Kim bu Taner Ayyıldız diyenler olabilir...
İnebolu şivesiyle yakınlık derecesi merak edilebilir...
Yediden yetmişe her yaşta insanın hayatında önemli bir yer edinen sosyal medya ortamında videolarını izleyip de nereli olduğu merak uyandırabilir.
Kısaca anlatmak gerekirse Taner Ayyıldız'ı tanıyanlar bilir. Kendisi İnebolu aşığıdır. Rahmetli annesi kuaför Şafak ablanın göz bebeğidir. Çocukluğu ve gençliğinin bir bölümünü İnebolu'da yaşamış, geçimini temin edebilmek ve ekmek parasını kazanmak için mecburen İnebolu'dan ayrılmıştır.
Buna rağmen İnebolu ile bağlantısını hiç koparmamış, bulunduğu her ortamda da İnebolu'yu dilinden düşürmemiş bir İnebolu sevdalısıdır.
Bana göre Taner Ayyıldız'ın ana dili İnebolu şivesidir.
Üniversitede İngiliz dili ve edebiyatı eğitimi alması bile onun şivesini hiç bozmamış, hatta aksine İngilizce'yi de İnebolu şivesiyle konuşabilen nadir insanlardan biri yapmıştır.
Bazı televizyon programlarında değme sanatçılara taş çıkartacak performansıyla İnebolu şivesini kullanarak kendini kanıtlamış, "ŞİVE CANDIR" isimli videosuyla 5 milyon izleyiciye ulaşmıştır.
Dolayısıyla bu da bir İnebolu tanıtımıdır.
Trabzonlu, Urfalı, Denizlili, Tekirdağlı veya Rizeli farklı konuşma kültürüyle nasıl tanınıyorsa bizim de kendimize has konuşma tarzımız vardır ve sevsek de sevmesek de bu bizim bölge ağzımızdır.
Geçtiğimiz hafta İstanbul'da önemli bir gösteri merkezinde İnebolu şivesini başarılı bir stand-up gösterisiyle akıllara kazıyan Taner Ayyıldız gurur kaynağımız olmuştur.
Hem içimizden çıkmış biri olarak, hem de İnebolu şivesini ön plana çıkartarak tarzını ve yeteneğini Türkiye'ye kanıtlamaya çalışan kardeşimiz Taner Ayyıldız'ın İnebolu'daki ve dışarıdaki hemşehrileri tarafından desteklendiği gösterilmelidir.
Temennimiz her gösterisinin geniş halk kitlelerine ulaşması, dolayısıyla İnebolu şivesinin de o ölçüde tanınmasıdır.
Not: 1982 yılında sınavını kazanarak okumak için gittiğim ve ilk defa İnebolu dışına çıktığım 4 yıllık Çankırı serüvenim sırasında en çok dikkatimi çeken konu, farklı konuşma şekilleriydi. Çankırılı arkadaşlarım çocuğa bebe derken benim uşak demem, deliye dölü demem, getire götür demem, erik meyvesine örük demem herkes tarafından yadırganmıştı. İlk defa o zaman çeşitli bölgelerden gelen insanların konuşma şekillerinin de farklı olduğunu gözlemleme fırsatım olmuştu. Şimdi daha iyi anlıyorum ki, çeşitli sebeplerle İnebolu dışına çıkan herkes aynı sıkıntıyı yaşasa da şivesinden ödün vermemiştir.