Başta çocuklar olmak üzere toplumun bütün kesimlerinde giderek yaygınlaşan internet bağımlılığına karşı savaş açan Hamit Söylemez (50), Artvin'den İstanbul'a yürüyor.
Artvin'in Şavşat ilçesindeki Karagöl'den 26 Haziran'da İstanbul'a yürüyüş başlatan Söylemez, zorlu ve uzun yolculuğunun 41'inci gününde İnebolu'ya ulaştı.
Yola çıktığı Artvin'den Kastamonu il sınırındaki Çatalzeytin ilçesine kadar çoğunlukla orman ve köy yollarını kullanan Söylemez, can güvenliği nedeniyle yolculuğuna sahil yolunu takip ederek devam etme kararı aldı.
İlçemizde bir gece konaklayan ve Cemal Kömeçoğlu'na ait Geriş Cafe'de dinlenen Hamit Söylemez, İnebolu'nun Milli Mücadele'deki önemini bildiğini ve İstiklal Madalyalı ilçemizde olmaktan mutluluk duyduğunu belirtti. Söylemez, ertesi sabah Doğanyurt'a doğru yola çıktı.
İnternet bağımlılığı ve internetin doğru kullanımına dikkat çekmek için yaptığı doğa yürüyüşüne sahil yolunu takip ederek devam eden Söylemez akşam saatlerinde Doğanyurt ilçe merkezine ulaştı.
BİR GÜNDE 72 KİLOMETRE YÜRÜDÜ
Geceyi Doğanyurt'ta geçiren Söylemez'in bir sonraki durağı ise Cide oldu. Sabahın ilk ışıklarıyla Doğanyurt'tan yola çıkan Söylemez, 72 kilometrelik yolu bir günde kat ederek gece saatlerinde Cide'ye ulaştı. Bir günde 72 kilometre yürüyen Söylemez, bir rekora da imza atmış oldu.
Söylemez, yol boyunca karşılaştığı doğal güzellikleri ve sohbet ettiği insanlarla çektiği fotoğrafları sosyal medya hesabından takipçileriyle paylaştı.
"YÜRÜYÜŞÜM İNTERNETE KARŞI DEĞİL"
İstanbul'da ikamet eden emekli şirket yöneticisi Hamit Söylemez, yürüyüşünü internete karşı yapmadığını, amacının internet bağımlılığına ve internetin doğru kullanımına dikkat çekmek olduğunu söyledi.
Yürüyüşü boyunca 14 il ve yüzlerce ilçeden geçeceğini ve Ağustos sonu veya Eylül ayı başında İstanbul'a ulaşmayı hedeflediğini belirten Söylemez, çoğunlukla orman yollarını kullandığı için toplamda 2 bin 100 kilometre yol kat edeceğini belirtti.
İnternet bağımlılığının en çok çocukları etkilediğini ifade eden Söylemez, "İnterneti hepimiz kullanıyoruz. Özellikle çocuklarımızı daha bebek yaşlarında iken o kadar çok internetle iç içe bıraktık ki bir süre sonra internet bağımlılığından bahseder duruma geldik. Son zamanlarda online oyunlar çıktı. Saatlerce hatta günlerce bilgisayarın başında, internetin başında vakit geçiriyorlar. Tuvalete bile gitmemek için direniyorlar. Hatta tuvalete gitmemek için su bile tüketmeyenler var. Bu durum asosyal bir çocuk, hareketsiz sandalyede, koltukta saatlerce oturan bir çocuk yapıyor, aynı zamanda fizyolojik ve psikolojik olarak da bozukluklar oluyor. Online oyun oynarken ortak bir lisan oluşturuyorlar. Emin olun 3 cümleden ikisi küfür. Bunu kimse inkar etmesin. Online oyunlarla çocuklar hem fiziğini, hem ruhunu hem de sosyalliğini yok ediyor. Sosyal medya hesaplarıyla hiç tanımadığımız insanlarla arkadaşlık ediyor. İnternete karşı oluşturulabilecek en iyi savunma aile olabilmek, arkadaşlar olabilmek, dost olabilmektir" dedi.
"15 YIL SONRA ORGANİK İNSAN ARAYACAĞIZ"
Çocukların her isteğini yaparak arsız ve saygısız bir nesil yetiştirildiğini belirten Söylemez sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnternet bağımlılığı tüm insanların genetiğiyle oynuyor, toplumsal genetiğimizle oynuyor. Aile kavramını, toplum kavramını bitiriyor. Bunun etkisini en geç 15 sene sonra bütün dünya yaşayacak. Dünyayı artık devletler yönetmiyor, insanlar yönetiyor. Çarşıda pazarda meyve sebze alırken organikliğine bakıyoruz. 15 sene sonra organik insan arayacağız. Ben teknoloji karşıtı, internet karşıtı bir insan değilim. Ama toplumlar üzerinde insanlar üzerinde çok büyük bir deney yapıldığını hissediyorum. Ben internet kötü demiyorum ama biz bunu doğru kullanmıyoruz. Doğru kullanmadığımız zaman çok kötü bir şey. Ben sadece göle bir taş attım, taşı çıkarmanızı istemiyorum. Ama o taşın gölde sebep olduğu bulanıklığı ve dalgaları lütfen görmezden gelmeyin. Biz de çocuklarımızdan çok farklı değiliz. Metrobüse metroya biniyorum, 70 yaşındaki teyze bile elinden telefonu düşürmüyor. Bu dert sadece benim derdim değil hepimizin derdi ve iddia ediyorum bu şekilde giderse sadece bizim ülkemiz için değil 15-20 seneye kalmayacak toplumların insan olmasının genetiği bozulur. "