Ben,sen,o...
Biz,siz,onlar...
Sevelim, sevmeyelim bir şekilde doğum günü kutlar, yeni yaşımıza merhaba deriz.
Bazen anne-babalar çocuklarının, bazen de çocuklar anne-babalarının doğum günü için küçük çaplı da olsa bir kutlama programı organize eder.
Küçükler bu tarz kutlamalara canı gönülden iştirak ederken, belli yaş üstündekiler naza çekip pek katılmak istemezler.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya aracılığıyla paylaşılan fotoğraflar bir doğum günü kutlamasından kesitler sunuyordu.
Doğum günü kutlanan ve 90 yaşına basan Hacı Ziya Bilecen'i yakından tanıdığım için bir taraftan "Maşallah" diyor, bir taraftan fotoğrafları gözden geçiriyordum.
Kendisi ilk günkü yaşama sevincini hiç kaybetmeyen, hayattan zevk almasını bilen, kışları İstanbul'da, yazları İnebolu'da geçiren, İnebolu günlerinde yanıma sık uğrayıp tecrübelerini benimle paylaşan, çalışma hayatından, emeklilik hayatına yaşadığı acı-tatlı hatıraları konuşmaktan keyif alan, bahçesinde yetişen her ürünü özene bezene paket yapıp getirerek gönlümüze giren, ilerlemiş yaşına rağmen her işin ucundan tutarak içimizden biri olduğunu gösteren Hacı amcamızın doksanıncı yaşını duygusal bir yazı ile kutlayan kızı Nurcan Bilecen Altun'un babası ile ilgili yazdıklarını okuyucularımla paylaşmak istedim.
Aynen aktarıyorum ;
Bugün senin doğum günün...
90 yıl...
Yazmak ne kolay, iki rakam sadece kocaman 90 yıl.
Tarihi eser olmaya az kaldı baba, ha gayret.
Ben bugünü iki kuru lafla kutlamak istemiyorum. Uzun uzun yazmak istiyorum seni. Varsın isteyen okusun.
Ya da kimse okumasın. Kendim için yazacağım.
Dedemin imamlık yaptığı zaman doğmuşsun (Bugün, "ben de imamoğluyum" diyerek gündeme dahil olman esprili kişiliğinin yansıması. )
Köy hayatı, maceralı başlayan evlilik, askerlik, İstanbul 'a göç. Ufak tefek işler, sonra sağlam iş arayışı, memuriyet hayali, olabilmek için dışarıdan okul bitirme ve memuriyet.
Çoluk-çocuk, geçim derdi, hayaller. Ve hepsine kavuşmuş olmak. Annemle senin ifaden "bu hayatta ne istediysek çok şükür sahip olduk." kaç kişi bu cümleyi kurabilir.
Zeki, hesap konularında uzman, yardımsever, tutumlu, esprili, konuşkan, çalışkan, çabuk iletişim kurabilen, sosyal, her işini her yerde kolay halledebilen, tuttuğunu koparan, azimli, hani "şeytan tüyü var" denilen tiplerden, her şeyin zamanında olması gerektiğini savunan ve öyle davranan, hakkaniyetli, dürüst, kimseye borçlu kalmayı sevmeyen, sözüne borcuna sadık, yalandan nefret eden, riyakarlık sevmeyen, fotoğraf çektirmeyi seven, hatıralara çok önem veren, özel günleri önemseyen, eskiden aşırı sinirli şimdi ise pamuk olan babam benim.
Hiç mi kötü yanım yok dersen çoookkk...
Yaşlandıkça sana benziyorum.
Allah çocuklarıma sabır versin !
Şeytan tüyü demişken, annemi hastaneye götürmüştün, beklerken oradaki herkesle ahbap olmuşsun. Görevli gelip "sadece hastalar kalsın, yakınları dışarıda beklesin" demişler. Oradaki herkes itiraz etmiş. "Herkes gidebilir, bu amca kalsın, o giderse burada vakit geçmez" demişler, hatırladın mı?
Bugün bizi nasıl büyüttüğünü düşündüm. Senden ne çok şey öğrendiğimi...
Öğrenemediklerimde oldu, öğrenmek istemediklerim de...Disiplini, dürüstlüğü, yardımseverliği, tutumluluğu, kıymet bilmeyi, kıymet vermeyi, çalışkanlığı, sorumluluk duygusunu, yalan söylememeyi, paylaşmayı ve daha bir çok şeyi senden öğrendim.
Her öğretin için anılar biriktirdim.
Öğrenmem bazen acı tecrübelerle oldu.
Çok otoriter büyüttün bizi. O zamanlar şikayet etsem de, şimdi hak veriyorum. Bir sürü kız çocuğu büyütmek kolay değil.
Birimiz hariç, okumamızı önemsemedin. İlkokuldayken öğretmenim çağırmış "bu kızı konservatuara yazdır" demiş. Sen se "benim kızım hafız olacak" demişsin., yıllar sonra öğrendim. Ne hafız oldum, ne de şarkıcı. Ama sana rağmen okudum, hâlâ daha okuyorum ( öğrencilik güzel şey.)
Seni herkes seviyor,sayende beni de...
"Beni sevmeyen ölsün, zaten öldüler" diyen babam, evlatların olarak biz seviyoruz, sevmeye de devam edeceğiz.
Ölmeye hiç niyetimiz yok.
Sen çoookkk yaşa emi.
Evet kız çocukları babalarını çok sever. Babalar da kızlarına düşkündür. Sadece kızlarımız değil, çocukların her biri bizler için çok önemlidir. O zaman bugünden tezi yok, 90 yaşımıza girmeden çocuklarımızın anne babaları hakkında düşündüklerini yazmalarını isteyelim. En azından gelecek için şimdiden hatıramız olsun.