Ankara Keçiören Çoraklık’taki bir bağ evinde 1901 yılında doğar. 5 yaşında okula başlar. 15 yaşına geldiğinde okulu terk edip para kazanma hayalinin peşinden düşer. Oturdukları evin altındaki boş mekanda babasıyla beraber bir bakkal dükkanı açarlar. İşleri iyidir ama daha çok para kazanmak ister. Kendince bir araştırma yapar, o sıralarda deri ve kösele satanlar iyi para kazanıyordur. Bu işi en iyi yapan kişiyle ortaklık kurar. Daha sonra hırdavatçılık işine girer. İnebolu yoluyla getirdikleri Marsilya kiremidi bile satarlar. 1926’da babası ondan ayrılır, 1928’de ise babasını geçirdiği kalp krizi sonrası kaybeder.
1927 yılında Ankara Ticaret Odasına üye olur. 1928’de aynı kurumun başına geçer. Artık esnaf değil, tüccar olmuştur. 1938’de Koç Ticaret Anonim Şirketini kurar. Standart Oil ile anlaşır ve gaz satar. 1961’de de Aygaz ve Gazal şirketleri kurulur.
İnşaat işine girer. 1933’de Ankara Numune Hastanesini inşa eder, aldığı bu görevi zamanında yetiştirir. Birçok malzemesi ithaldir. İnebolu üzerinden gelir. Elazığ Van tren hattını inşa eder.
Otomobil ticaretine girer. 1946’da Amerika’ya gider. Ford otomobillerinin bayiliğini alır. Oliver firmasıyla anlaşır. İlk traktörleri getirir.
1953’de Arçelik Türk Demir Döküm kurulur. Tat Konserve, Siemens Elektrik, Otosan, Tofaş diğer yatırım alanlarıdır. Sonuçta Koç Holding'i gelecek nesillere emanet ederken şirket sayısı 55’e ulaşır.
KURTULUŞ SAVAŞI YILLARI İNEBOLU’DA
Kurtuluş Savaşı yıllarında ilk tren hattı İstanbul’dan Eskişehir’e kadardır. Eskişehir’den sonra da dört günde sırasıyla, Ağpınar, Sivrihisar, Polatlı, Ankara’ya varılır. Düşman Eskişehir’e kadar olan bölgeyi işgal edince o yol tümüyle kapanır. İstanbul'la bağlantı için tek yol kalır. İnebolu yolu. Ankara’dan arabayla İnebolu, oradan da vapurlarla İstanbul. Artık mallarını bu yolla Ankara’ya getirmeye başlar.
Bir sabah yaylı araba ile Ankara’dan yola çıkar. İlk gün Kalecik, ikinci gün Çankırı, üçüncü gün Kalehan, dördüncü gün Kastamonu, beşinci gün Ecevit, altıncı gün İnebolu’ya varır.
İlk yolculukta Ecevit’te geçirdiği geceyi hiç unutmaz. Çamlıklar içinde İsmail Ağanın adeta motele benzeyen temiz evinde içtiği Ecevit çorbasının lezzeti hala damağındadır. İnebolu’ya geldikten sonra vapur beklerler. Vapur gelir bazen fırtına kopar yolcuyu almadan gider. Bu sefer Bahri–Cedid vapuru gelir. Dalgalar arasında bir ceviz kabuğu gibi sallanmaktadır. İnebolu’nun mavnacıları işini iyi bilir. Dalgalar kayığı bir alçaltır.Bir yükseltir. Tam iskele hizasına geldiğinde vapura atlamak zorundadır. Vapura biner. Bir müddet sonra fırtına kopar, zar zor Zonguldak'a kadar gider. Beşinci gün sonunda İstanbul’a varır. Dönüşte gene vapura biner. İyi bir havada İnebolu’ya gelir. Tam İnebolu önünde gene bir fırtına patlar karaya çıkamaz. Samsun’a doğru yola devam eder. Hava düzelir. İnebolu’ya geri geldiklerinde tekrar hava bozmaya başlar. Her şeyi göze alır. Kayık vapuru hizaladığında atlar. Bu seferde o kargaşada bavul ıslanır. İstanbul’dan getirilen en önemli armağan Hacı Bekir lokumudur. Lokum yenmez hale gelmiştir. Annesine aldığı entarilik de ıslanmış lekelenmiştir. Karadeniz oteline gelmiş ve otelde kurutmuştur. İnebolu’ya varmakla iş bitmiyordu. Ankara’ya gitmek için belge gerekiyordu. Sıraya yazılınır, askeri kumandan ne zaman izin verirse o zaman arabaya binilir, altı gün sonra Ankara’ya varılırdı.
Müteahhitliğe başlaması Ankara’nın en büyük müteahhidi Nafiz Kotan ile tanıştıktan sonra olur. Erzurumlu Nafiz Bey kardeşi Necip bey ile askeri taahhüt işine girmişler, devlet erkanına yakınlaşarak birçok ihale almışlardı.
Bir başka sefer İnebolu üzerinden Bahri Cedid vapuru ile İstanbul’a gitmiş mal almış İnebolu’ya dönmüştü. Bütün arabalar hükümetin emrine girmiş yük taşıyacak araba bulmak zorlaşmıştı.
Nafiz bey’de ağırlık merkezini İnebolu’ya taşımıştı. Tüm ihalelere giriyor iyi para kazanıyordu. 120.000 liraya bir uçak alır ve onu milli orduya bağışlar. Kurtuluş savaşımızın ilk uçağı buydu.(Bk.resim)
Ankara’daki hükümetin ve ordunun neredeyse tüm ihtiyaçları için İnebolu’da ihale açılıyordu. Nafiz bey bunların hepsine giriyor, İstanbul’dan mal alıyor, İnebolu’ya getiriyor, arabalarla Ankara’ya gönderiyordu. Nafiz beyin malları yaylı arabalarla Ankara’ya anında gidiyor ama Vehbi Koç günlerce sıra bekliyordu.
İnebolu’da boş durmaktan sıkılmıştı. Bir ihale ilanı daha açıklandı. Ağaç ayakkabı çivisi. Ankara'ya babasına haber vermeden ihaleye girer ve alır. Bu yüzde yüz karlı bir iştir. Babasının tanıdığı Mehmet Bey'den 5000 lira alır, çiviler İnebolu’ya gelir.
Nafiz bey böyle ufak işlere girmez. Haberi bile olmaz. Vehbi Koç’a Ankara’ya dönüş için araba lazım olur. Rica eder. O da lütfeder yardımcı olur.
Bu arada Nafiz bey Vehbi’nin bu işe girdiğini öğrenir. Çiviler gelince İnebolu’daki satın alma komisyonuna ”evsafına uygun değildir” diye reddettirir. Halbuki gelen çivilerde sorun yoktur. Borç almıştır. Ankara’daki ”İhzarat veTedarikat Komisyonu’na” başvurur, kabul ettirir. Paranın birazını keserler böylece ilk ihalesini sonuçlandırır. Bu şekilde Erzurumlu Nafiz ile tanışmış olur.
İnebolu öneminin azaldığı ilerleyen yıllarda Nafiz bey Ankara’ya taşınır ve inşaat işleri ile uğraşmaya başlar.
Vehbi Koç zamanla dostluğu ilerletir. Nafiz bey Vehbi’yi araba gönderip aldırarak Taşhan’daki Karpiç lokantasına götürür paraları öder, akşamları da evine çağırır. Mükellef sofralar, garsonlar, hizmetçiler, pahalı yemek takımları.
Nafiz Bey Ankara Bayındırlığından önemli işler alır. Sermayesi azdır ama bütün banka müdürleriyle dosttur. Bütün devlet erkanı, gündüz Yenişehir'deki çok şık yazıhanesinde akşamları da Nafiz Bey’in ziyafetindeydiler. Ankara’da kiminle konuşsalar varsa yoksa Nafiz Bey. Cömertliği ve zenginliği dillere destan olur.
Babası uyarır. Bu adama dikkat et diye. Bu uyarıya kulak asmaz. Birçok ortak ihale alırlar para kazanırlar.
Bir gün Ankara’ya bir haber yayılır. Nafiz Bey Viyana’ya ameliyata gitmiş durumu kötü. Vehbi Koç 90 bin lira sermayeye sahiptir. Bankadan borç da almıştır. 120 bin liralık malı Nafiz beye veresiye vermiştir. Heyecanlanır. İşin aslını öğrenir. Vadesi gelen borçlarını İş Bankası'na ödeyememiş. İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar’dır. Onunla görüşmüş ve bir müddet ortalıkta görünmemesi tembih edilmiş. Bir hafta sonra Nafiz çıkmış gelmiş. Kurtarmaya karar vermişler. Aksi halde en büyük zararı bankaya verecekmiş.
Eskişehir ve Turhal Şeker Fabrikaları Celal Bayar’ın gayretiyle ihaleye çıkmadan Nafiz Bey’e verilir. Bu şekilde hem bankanın hem de Vehbi Koç’un alacakları ödenir.
Günün birinde işler kötü gitmeye başlar. Bankalar eskisi kadar sıcak davranmaz. Sonunda Nafiz Bey çok renkli bir yaşam hikayesi sonunda şeker komasından bir otel odasında Trabzon'da ölür.
1987 yılında İnebolu Ticaret odasının çağrısıyla Vehbi Koç Haziran ayında İnebolu’ya gelirken Ecevit’e uğrar. Tadı damağında kalan çorbayı ister. Porselen tabakta getirirler. Kabul etmez. Bir köyden bakır sahan getirirler. Öyle içer. İnebolu’da da hatıralarını anlatır. Çekim yapılır.
Bu yazı çoğunlukla Vehbi Koç’un “Hayat Hikayem “ adlı kitabından alıntıdır. Erzurumlu Nafiz'in yaşantısını gelecek nesillere örnek olsun diye kitabına alır. Onun iflasından etkilenmez. Kendisine bir şey olmaz. İşini büyüterek devam eder.
Daha önceden öğrendiklerimin üzerine, son araştırma ile bulduklarımı koyunca sonuç olarak: İnebolu’nun Kurtuluş Savaşı'nda gerçekten çok önemli olaylara sahne olduğunu gördüm. Hakikaten İnebolu ve yolu olmasaymış bu günkü Türkiye olmazmış.
Kaynak: Vehbi Koç( Hayat Hikayem )
İsmail İşeri, Şakir İşeri, Kadir Yıldırım.
Mustafa Sıtkı FAKAZLI
Diş Hekimi
Yerel Tarih Araştırmacısı