Renkli bir kişilikti O...
Çok yönlü bir insan.
Okumayı öğrenmeyi seven,
Çıkmamıştı bileğini bükebilen.
Sohbeti, muhabbeti özlenen...
Bilgisiyle pek çoğumuzu mat eden.
Denize olan tutkusunu yoktu bilmeyen.
Karadeniz gibi hırçın ve sert görünse de...
Yüzünden tebessümü ve gülümsemeyi hiç eksik etmeyen.
Emel Sayın'a karşı hayranlık duyan
Spora ise ilgisi bambaşka olan
İnebolu Yelken ve Su Sporları Kulübünü, Karadeniz çocuğu denizi bilsin, öğrensin ve unutmasın diye kurmuştu Mustafa Yaşar. Deniz kıyısında kayıklarını bağlayamayan gençleri görünce çok üzülmüştü. Denizde yapılabilecek tüm sporlar için gençleri Yelkenspor çatısı altında toplamayı hedeflemişti. Fakat başkanı olduğu kulüp önce salon sporlarıyla adını duyurmaya başlamıştı.
Evet 1993 yılında başlamıştı dostluğumuz Mustafa abimizle. Kurduğumuz basketbol takımının sadece Kulüp Başkanı değil sanki her şeyi olmuş, başarıyı bizden çok istediğini her birimize kabul ettirmişti. Öyle bir kadro oluşmuştu ki, Kastamonu'da İnebolu Yelkenspor konuşulur hale gelmişti. Hatta kılpayı şampiyonluk kaçmıştı.
Müsabakalara giderken karda, kışta yollarda çekilen sıkıntılar bile farklı bir duygu yaşatıyordu bizlere, sanki daha fazla kenetleniyorduk. Mustafa abimizin mücadeleci yapısı örnek oluyordu her birimize.
Düşündükçe sadece yaşanan güzel günlerin ve basketbol vesilesiyle kurulan dostlukların hatırlandığı günleri unutmak mümkün değildi...
Dr. Ufuk, Dr. Ümit, Dr. Mustafa, Ecz. Raif, Mehmet Acar, İkizler Serhat-Ferhat, Bülent Savaş, Hamdi Kalaycı, Bülent Yağcıoğlu, Kadir Tekçe, Hüseyin Erol Yelkenspor basketbol takımının oyuncularıydı.
Yine genç kızların spor yapabilmesi için kurulan voleybol takımı ile de tarih yazmış, Türkiye şampiyonalarında İnebolu'nun gururu olmuştu Mustafa Yaşar'lı Yelkenspor...
İnebolu sporuna kurduğu kulüple katkı verdiği o yıllarda postanede memurdu Mustafa abimiz.
Daha sonra emekli oldu ve onlarca teknenin yapıldığı bir tersane kurdu İnebolu'da. Aslında herkesin bildiği bir gerçek vardı. Para kazanma gayesi ikinci-üçüncü plandaydı. Memlekette bu işin de yapılabildiğini kanıtlamak, başka girişimcilere örnek olmak tek gayesiydi.
Bu arada 2005 yılında başlayıp 2010 yılında bitirerek denize indirdiği 14 metrelik İnebolu çektirmesine torunu "ŞEVVAL"in ismini vermişti.
Emeğin ve hayallerin gerçeğe dönüşmüş haliydi ŞEVVAL...
Tutku ile bağlı olunan denizle kucaklaşmak ve özgürce dolaşmak için imal edilmişti.
Evet Mustafa Yaşar aklından geçenlerin çoğunu Şevval ile gerçekleştirdi. Gezdi, gördü, güzel anılar biriktirdi. Turizm belgesi de aldığı teknesiyle yüzlerce insanı gezdirerek İnebolu turizmine farklı bir boyut getirdi.
Pek çoğumuzun hayal edipte gerçekleştiremediği bir hayat yaşadı Mustafa Yaşar.
Eşi Müfide Yaşar, oğlu, kızları, gelin ve damatları, hele hele torunlarına ömür boyu gururla anlatılacak bir miras bıraktı.
Bizlere de Mustafa Yaşar'ın arkasından 3 İhlas 1 Fatiha okumak kaldı.
Ankara'da tedavi süresince Mustafa abiyi hiç yalnız bırakmayan Hüseyin Ercan Akkan'ın yazdığı duygu yüklü şiirini herkes okusun diye paylaşıyorum.
AĞABEYİMİ KAYBETTİM.
Beraber baktığım gözümü,
Bazen aynı, bazen farklı yana seslenen sesimi,
Kızdıran, güldüren, titiz yanımı,
Hem dostum , hem arkadaşımı,
Mustafa Yaşar ağabeyimi kaybettim.
Sağımdan bakınca ülküdaşımı,
Solumdan bakınca yoldaşımı,
Atatürkçü, demokrat çağdaşımı,
Hem dostum, hem arkadaşımı,
Mustafa Yaşar ağabeyimi kaybettim.
Aile dostum,30 yıllık yandaşımı,
Bir anadanmış gibi, kandaşımı,
İnebolu, İnebolu dediğim can kardeşimi,
Hem dostum, hem arkadaşımı,
Mustafa Yaşar ağabeyimi kaybettim.
Saatlerce konuşup, dertleştiğim,
Okuyup, yazıp; konuşup, paylaştığım,
Sonraki telefonu, buluşmayı bekleştiğim,
Hem dostum, hem arkadaşımı,
Mustafa Yaşar ağabeyimi kaybettim.