Rusya’nın yüzyıllar süren Karadeniz’e ve oradan sıcak denizlere inme politikaları sonucu 1864 yılında Kafkasya’dan Osmanlı’ya göç başlar. Ruslar tarafından evleri köyleri yakılan ve göç etmek zorunda kalan Çerkezler’den 5000 tanesi İnebolu’ya gelir.
İçlerinden birisi yurt dışına mektup yazar. Bu mektuptan alıntı 22 Ağustos 1864 tarihli Amerikan Sacremento Daily Union gazetesinde yayınlanır ve Kafkaslardan sürülen Çerkez’lerin İnebolu’ya gelmesi ve İnebolu’da yaşadıkları dramı gözler önüne serer. Bu mektuba bir çok Amerikan ve İngiliz gazetelerinde de rastlamak mümkündür.
Gazetedeki haber şöyledir: 23 Haziran 1864 tarihli İnebolu’dan gelen bilgilere göre; İnebolu’da 5000 Çerkez göçmeni var ve İnebolu’ya gelen her yeni gemi ile bu sayı her geçen gün artıyor. Su çiçeği, Tifüs Dizanteri gibi hastalıklar göçmenler arasında büyük ve korkunç tahribatlar yapıyor. Paşa şehrin ortasında geçici barınaklar yapılması ve ölülerin yıkanıp defnedilmesi konusunda çok iyi hizmet veriyor. Ama ölülerin şehir dışına çıkarılması lazım. Paşa hastalıktan ölenlerin şehir mezarlığına gömülmesini yasakladı ve şehir dışında yeni bir mezarlık yeri tahsis edildi. (İnebolu’da Yukarı Karaca denilen yerin devamındaki Çerkez mezarlığı, ortaokul altında Kız sanat okulunun yapıldığı tarla, sadece Çerkez mezarlığı olarak anılır.)
Hastalıkların yayılmasını önlemek için kadın ve çocukların göçmenlerle temas etmesini yasaklandı. Gitmek isteyen göçmenlerin iç bölgelere taşınması için atlar ve katırlar tahsis edildi.
İnebolu halkının çoğu hastalık bulaşması korkusu ile evlerine kapandı ama tifüs salgını onlara da bulaştı. Ayrıca Çiçek hızla yayılıyor. Bu arada150 İnebolu sakini hastalığa yakalanmış durumda.
Çerkezlerin arasındaki ölüm oranı gün geçtikçe artıyor. Ölümler bu hızla devam ederse dörtte biri bile Ankara’ya ulaşamayacak. Çok şükür yerel yönetim her gün bol bol un ve erzak sağlıyor. Eğer halkın yardımı olmasaydı göçmenler birde açlıktan kırılacaktı. Zorlukla da olsa koyun ve sığır eti de veriliyor. Fakat hastalık hayvanlara da bulaştığından insan tüketimi için pekte uygun değil.
İnançlı Türk kadınları zor durumdakilere yardım etmeyi sevap kabul ettiklerinden ölen Çerkez kadınlarını yıkayıp defnedilmesine yardımcı oluyorlar. Paşa hastalığın yayılmaması için herkesin ölü yıkamasına izin vermedi.Bu iş için 3 yada 4 kadını görevlendirdi. Caminin imamı ve cemaatten birkaç erkekte yıkama işinde görevlendirildi.
İstanbul’dan gelen telgraf ve Samsun’dan gelen bilgiler ışığında Çerkez göçmenlerin sayısı bu ana kadar 120 bine ulaştı. Günlük ortalama 260 -290 civarında ölüm oluyor.
İnebolu tarihini araştırdıkça yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Kanada Toronto’da yaşayan Boğaziçi mezunu, bilgisayar mühendisi bir şirkette yöneticilik yapan hemşehrimiz Birol UZUNMEHMETOĞLU, Yeni İnebolu gazetesinde yayınlanan Büyük Yangın yazımı internetten okuduktan sonra kendisinin İnebolu ve Çanakkale ile ilgili 20 senedir yaptığı araştırmalardan söz ederek benimle paylaştı.
Yukarıdaki Çerkezlerle ilgili bilgi onun Amerika ve Kanada'da yaptığı araştırma sonucu ortaya çıkmış. Bu güne kadar İnebolu’yu yerli kaynaklardan edindiğimiz bilgilerle araştırıp anlatıyordum. Yurt dışındaki yazılı tarihi belgeler benim için çok değerli. 1881'de büyük İnebolu yangının da 350 adet ev ve işyeri yanmış. Aynı zamanda gümrük ve konsolosluk binaları da yanıp kül olmuş ve İnebolu’nun hafızası da yok olmuş.
İnebolu’da turistleri gezdirip mezarlıkların yanından geçerken: Tarihler boyunca bu liman kentine çeşitli kavimler toplu olarak göçmüşler, bir müddet burada yaşamışlar, tekrar başka diyarlara gitmişler, her bir kavim kendine ait mezarlıklara sahip. İnebolu’daki mezarlıklar, nüfusumuzla doğru orantılı değil diye anlatıyordum. Böylece belgesi de gelmiş oldu.
Bu arada Birol kardeşime çok teşekkür ediyorum. İnsanlar tabii ki doydukları yerde yaşayacaklar. Hiçbirimizin atası dünya kurulduğunda bu topraklarda değildi. Ama en azından İnebolu’da doğanlar, gelecekleri için başka diyarlara göç etmişlerse memleketlerini unutmayıp binlerce kilometre uzakta dünyanın başka bir ucunda yaşıyorlar olsalar bile kalpleri bizimle çarpıyorsa ne mutlu onlara.
İnsanların ait olduğu toprakları unutmaması bence çok önemli bir olgu. Yurt dışında olsalar da vatan sevgisini içinde yaşatan hemşehrilerimiz bizleri de heyecanlandırıyor. Dünya görüşlerimiz farklı olsa da elbirliği yaparsak güzel günler hayal edebiliriz. Ben umudumu yitirmedim.
Geçmişi hayırla anılan çok şanlı bir tarihi olan İnebolu’da doğmuş olmak bir ayrıcalıktır diye düşünüyorum.
Mustafa Sıtkı FAKAZLI
Diş HEKİMİ
Yerel Tarih Araştırmacısı