“Rabbim sen olmasan
kimin aklına gelirim ben.”
Hep geçmişteki yazarlar,şairler ve düşünürlerden itinayla bahsederken elimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz. Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Sezai Karakoç gibi üstat kabul edebileceğimiz isimlerden çoğu rahmet-i rahmana kavuşmuşken bizlere de onların mirası olarak yazılı eserleri kaldı.
Ülkemizde bir insanın değeri o aramızdan ayrıldıktan sonra anlaşılıyor maalesef. Fuat Sezgin’in rahmetli olduktan sonra aklımıza gelmesi veya Müslüm Gürses vefat ettikten sonra daha fazla dinleyici bulmasını örnek olarak verebiliriz.Onlar hayattayken anlayamadıklarımız gerçeklere kavuşabiliriz. Ve bu manada günümüzdeki değerlerimize ulaşmalıyız. Bu yazıda onlardan biri olan ve Kastamonulu olan İbrahim Tenekeci’yi hatırlatmak istedim
1970 yılında Taşköprü’de doğmuş İbrahim abi. İlk şiirini 1988 yılında kaleme döktü. Kırklar, Dergah ve İtibar dergileri edebi hayatında büyük önem taşımıştır. Üç Köpük, Peltek Vaiz, Güzellik Uykusu, Giderken Söylenmiştir, Ağır Misafir ve Yüksek Kader gibi kitaplar ise eserlerinden bazılarıdır. Milli Gazete ve Yeni Şafak gibi gazetelerde köşe yazarlığı yapmıştır. Hatta Yeni Şafak’taki 707 yazısından sonuncusu da ‘Kastamonu hakkında’ idi. Şu an ise Muhit dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır.
Dünyaya gözünün gördükleriyle değil, gönlünün duyduklarıyla bakan İbrahim Tenekeci birçok ödül almıştır. Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ‘Yılın Edebiyatçısı’ ve Necip Fazıl Şiir Ödülü dikkat çekmektedir. Necip Fazıl Şiir Ödülü’nü Sakarya boylarının yiğit adamı Geyveli Selçuk Sümer Özel abimize hediye ederek alırken, 30 yıllık edebi hayatında, aziz olanın temiz kalanın şiirini yazmaya özen gösterdiğini belirtti.
Temiz Türkçesiyle dikkat çeken hemşehrimiz, Yunus Emre edasıyla ne kadar kolay gözükse de yazması bir o kadar şiirler yazmaya devam ediyor. 50 yıla yakındır İstanbul’da yaşayan Tenekeci, bu topraklara olan vefa borcunu yine bu toprakları işleyerek dokuz yüz dizelik bir şiir yazarak yükünün biraz hafiflediğini söylüyor. İsminin geçtiği her şeyde Kastamonu konusunu da açılıyor.Yani Kastamonu’yu her daim yanında taşıyor. Nasrullah Camii’ni, İsmail Bey külliyesini, Kastamonu Kalesi’ni Hz. Pir makamını, Ilıca Şelalesini ve Küre Dağlarını gidin görün diyor. Ve onunda bizler gibi Kastamonu’ya girer girmez şivesi değişiyormuş.
Sezai Karakoç gibi gözlerden ırak bir hayatı yaşayan ve dönemin şairi olan İbrahim Tenekeci’yi bizler iyi bir edebiyatçı olmasının yanında, bu toprakların evladı ve hemşehrimiz olduğu içinde önemle takip etmeli, değer vermeliyiz.
Sözü Yormadan
“Efendim’e vermek için yirmi yedimden gül aldım yirmi yetimden gül
bir bilseniz Efendim
için için ateşe verdim kendimi
ah beni hangi vadiler istedi gitmedim
kıskandım da ne oldu hayattan kendimi.
ah Efendim, sorar durur can;
nasıl bir sondur bu,
kaçtıkça yakınlaşan kaçtıkça yakınlaşan…
derdimi anlattım Efendim derdimi anlattım, sözü yormadan.
oturup dua ettim, yalvardım;
akıl, git başımdan…”
''Artık her insanın son kullanma tarihi var. Çünkü karşımızdakine insan olarak değil, imkân olarak bakıyoruz.''
(Sürekli Kayıp)