Kastamonu halkı olarak Türkiye’de özellikle de İstanbul’da bulunan (ikamet eden) hemşehrilerimizle övünürüz. Sivas’tan sonra en çok Kastamonulu’nun İstanbul’da bulunduğu bir gerçek. Peki bu çoğunluk nihayetinde övünülecek bir istatistik midir?
82 milyonluk Türkiye nüfusunda doğal ve dolaylı yoldan incelenirse 3 milyona yakın bir Kastamonulu göze çarpıyor. Yaklaşık 390 binlik Kastamonu nüfusuna baktığımızda ise “Geriye kalan 2,5 milyon neden Kastamonu’da değil?” sorusunun üzerinde epeyce bir düşünme ihtiyacı doğuyor. Tabi ki de %100’lük bir hedefe ulaşmak gibi bir iddiamız da olmamalı.
Osmanlı vilayetleri ve cumhuriyetin ilk yıllarındaki illeri arasında nüfus bakımından diğer illere nazaran üstünlüğü bulunan ilimiz ne oldu da göç vermek zorunda kaldı?
Göçlere baktığımızda para kazanmak için ve sonunda tekrardan eve dönüş gayesiyle yola çıkılan durumlardan, yeni bir düzen kurup yani tası tarağı toplayıp o bölgede kalıcı olarak yerleşmeye dönüşmüştür. İlde veya ilçelerde azalan iş gücü sebebiyle başlarda istemsiz bir şekilde memleketten ayrılanlar artık memleketlerini yıllık izinlerini doldurmaya yarayan ve tatil amaçla kullanılan bir coğrafyaya çevirmiş durumundaydı.
Koronavirüs pandemisiyle kalabalıktan kaçmak için çabalanan İstanbul’dan kendilerini öz yurtlarına atan vatandaşlar uzunca bir süredir memleketlerinde kalmaya devam ediyor. Hatta bazıları işlerini burada sürdürmeye çalışıyor.
Köylerde yapımına başlanan evler ve İnebolu ilçe merkezinde kiralanan ya da satın alınan daireleri araştırırsak büyük bir artışla karşılaşacağımıza eminim.
İnşaat işçilerinin ağırlıklı olduğu bir grup yeni normal süreciyle memleketlerine geldikten sonra geri dönmediler. Köyde geçinmenin İstanbul veya diğer büyükşehirlerden daha kolay olduğunun yeni farkına varan bir çoğunluk pek de geri dönmeyi düşünmüyor gibi. Çıktısı az girdisi çok olan köylerimizde ikamet edip “Bana emekli maaşım yeter” deyip ömürlerini burada sürdüren bir kesimin yanına “Ben ekmeğimi doğduğum, büyüdüğüm bu topraklarda kazanacağım” diyecek bir çoğunluk eklenmek üzere.
Bu önemli kararın verilmesinde etkili olacak süreç ise okulların eğitim-öğretim dönemine başlama tarihine kadar olacak olan süreçtir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 21 Eylül’e ertelediği bu tarih pek çok kişi içinde bir düşünme süresi olarak değerlendirilebilir.
Hatırlanacağı üzere İnebolu Belediye Başkanlığı seçimlerinde şu anki mevcut Belediye başkanımızın bir hedefi olan “5 sene içerisinde 30 bin nüfusa ulaşacağız” vaadi ya da bir öngörüsü olan bu sözler için büyük bir fırsat doğmuş durumda.
Yeteri imkanlar oluşturularak “İnebolu’ya Dönüş” sürecinin başlaması için neler yapılabilir konusu daha çok üzerinde durulması gereken bir durum. Hemen her birimizin aklına “Fabrika açılsın, tekstil yapılsın.” düşüncesi geliyor. Bende size şu cevabı vereyim: Fabrika sahibi veya diğer yetkili kimseler; Bursa, Kocaeli, Mersin ve Sakarya gibi illere, ulaşım, altyapı gibi nedenlere bakarak yatırım yapıp, Kastamonu’ya yaparak işini neden şansa bırakmak istesin ki?
İşte bu cevabı bir daha vermemek için başta siyasilerimiz olmak üzere, hangi partiden olursa olsun, hepimizin büyük bir özveriyle düşünmesi, yapılabilir fikirler üretmesi gerekmektedir.
Hangi alana yönelirsek yönelelim, o alanda en iyisi olma yolunda adımlar atalım.
Büyük bir planlama gereken bu süreç, çok dikkat edilmesi gereken bir zaman dilimidir. Gerekli planlamalar yapılmadan yeniden memleketlerine dönme düşüncesinde bulunan bahsettiğimiz bu kesim faaliyete geçemeyecek ve bir yığına dönüşmesi söz konusu olacaktır.
Kastamonu genelinde ve özellikle de İnebolu için; elde yağ var, un var, şeker var. Bakkal amcaya da helva yapmak düşer.