Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz günlerde paylaşılan bir harita vardı. Bu haritada, geçen üç ay boyunca meteorolojik kuraklık oranları paylaşılmıştı.
Haritada bizim için en dikkat çekici veri, İnebolu’nun olağanüstü kuraklık bölgesinde yer almasıydı.
Bu verilerden kaynaklı kısa zamanda bir etki olmasa bile uzun vadede bizleri büyük riskler bekliyor. Aklımıza ilk olarak tarımda yaşanabilecek sıkıntılar geliyor. Kuraklığın ve kuraklıkla meydana gelebilecek su sıkıntılarının özellikle pandemi döneminde daha da çok önemini fark ettiğimiz üretim sektörünü de derinden etkileyebilecek nitelikte.
Batı ve Orta Karadeniz bölgelerinin çoğu kısmı riskli bölge olarak gösterilen haritada, riskli bölgelerin yerel yönetimleri önlemler almaya çalışıyor. Samsun’da 3 aylık su rezervinin kaldığı belirtilirken, gerekli tedbirleri almaya çalıştıklarını da ifade ediyorlar.
Kuraklığın başlıca temel faktörü yağışların yeteri düzeyde olmamasıdır. Kuraklığa tamamen engel olamasak da çeşitli önlemler alabiliriz.Bunun için kuraklıktan en az etkilenmek amacıyla Kastamonu Valiliğinin 2018 yılında hazırlandığı “Kuraklık Eylem Planı” adlı dosyayı incelemekte fayda var. 2018-2022 yıllarını kapsayan bu eylem planında; sulama tekniklerinin geliştirilmesi,mera alanlarının korunması,su kullanımının eğitimi gibi çeşitli alanlarda yapılması istenen ve hedeflenen maddeler yer alıyor.
Peki bizlerin bilimsel açıdan da onaylanmış şekilde alabileceği önlemler de vardır. Bir insanlık sorunu olan ve tüm toplumu etkileyen bu sorun için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Çünkü biz bir şeyler yapmazsak, şu an köy muhtarları tarafından da doğrulanan suların azaldığı gerçeği, gitgide azalmaya devam edecektir.
İlk olarak herkesin bildiği ama çoğu kimsenin de dikkat etmediği su israfından bahsetmekte fayda var. Köylerimizde çoğu yerde su saati olmadığı için maddi bir kaygı da söz konusu olmuyor. Bunun için hiç düşünmeden gereksiz bahçe sulamaları başta olmak üzere bir çok israfa yol açılıyor. Kuraklık için başlıca alacağımız önlem su kullanımını en olanaklı düzeye getirmeliyiz. Az suyla çok iş yapabildiğimizde bu sorunun üstesinden gelebiliriz.
Atık su kullanımında yeni gelişmelerin de yaşanması gerekir.Suların geri dönüşümü olarak adlandırabileceğimiz atık su kullanımı, tüketim dışında çoğu alanda kullanılabildiği görülüyor. Peyzaj alanlarının sulanması buna bir örnek olarak gösterilebilir.
Uzmanlar tarafından ifade edilen bir başka şey ise yanlış toprak kullanımıdır. Toprak işlenirken yanlış yöntemlerin kullanılması sonucu toprağa zarar verilmekte bu da kuraklığa neden olabilmektedir. Yine çok az bir miktarla sulanabilecek arazilerin katbekat daha fazla suyla sulanması sonucu da büyük israflar meydana gelebilmektedir.
Kuraklıkla mücadelede tabi ki yöneticilerin de sorumluluğu büyüktür. Su havzalarının korunması, gerekli yatırımların doğru yer ve zamanda yapılması gibi temel görevleri vardır. Bu süreçte herkes kendi payına düşen görevini yaparak bu sorundan arınabilmemizi sağlayabilir. Yoksa bir felaket yılı olarak geçen 2020 yılından çıkarken 2021 yılında tek sorunumuz Covid-19 kalacak gibi görünmüyor. Bir şeyin değerini sadece yokluğunda anlamamamız gerekirken, su bilincini de tüm toplumda oluşturmalıyız.