İnebolu Gündem Gazetesi
İNEBOLU KASTAMONU İLÇELER
GURBETLE İMTİHANIMTarih 15 Nisan 2023, 12:28 Editör: Editör

GURBETLE İMTİHANIM

Sene 1982...

Yaklaşık 300 kişinin girdiği Çankırı Ziraat Meslek Lisesi sınavında ilk 30 a girmiş ve İnebolu dışında okumak zorunda kalan binlerce öğrencinin kaderini paylaşanlardan biri olmuştum.

Artık bana da gurbet yolu görünmüştü. İlk defa Ailemden ayrılacak, İnebolu'dan uzaklaşacaktım. Bedenimi saran farklı duygunun adı ayrılık acısıydı. Mecburiyetten bu ayrılığa katlanmam gerektiğini bilsem de, içimi kaplayan ve bir türlü engel olamadığım bu duygudan kurtulamıyordum.

Okulların açılış tarihi yaklaşmış, ayrılık vakti kapıyı çalmıştı. Unutamadığım en hüzünlü an terminalde otobüse binmeden önceki vedalaşma zamanıydı. Annem ağladığını bana göstermemek ve beni de üzmemek için otobüsün arka tarafına doğru giderek göz yaşlarını siliyor, beni yolcu etmeye gelen herkesin üzüntüsü yüzünden okunuyordu. Benim üzüntümün ise tarifi imkansızdı. Çünkü giden bendim. Ailemin fertleri ise İnebolu'da birlikte yaşıyorlardı ve en azından birbirine destek olurlar diye düşünüyordum. Ben ise tek başıma yaban ellerde ne yapacaktım bunu kestiremiyordum.

O günlerde İnebolu'dan direkt Ankara'ya hizmet veren firma Demirkaya otobüs işletmesiydi. Hatırladığım kadarıyla İnebolu-Çankırı arası 200 km. çekiyor, yolculuk yaklaşık 6 saat sürüyor ve Ilgaz'da yarım saat mola veriyordu. İlk yolculuğumun aklımda kalan en önemli kısmı Ilgaz dağlarının büyüleyici manzarasıydı. Çankırı'ya vardığımızda ise tam tersi bir manzara ile karşılaşmış bir tane bile ağacın olmadığı dağlar tepeler, kovboy filmlerinin çekildiği yerleri anımsatmıştı bana. Kıraç bir arazi yapısıyla karşılaştığım o ilk gün, mavi ile yeşilin buluştuğu Cennet memleketimle aramdaki aşk tazelenmişti, bir kez daha sevdalanmıştım İnebolu'ya !

Evet; baba ocağından, ana kucağından sımsıcak aile yuvasından ayrılıp yatılı okulun katı kuralları ile karşılaştığım ve alışma sürecinde çok zorlandığım ilk günleri hatırlamak bile istemiyorum. Sanki askerlik yapıyorduk. Asker ocağından tek farkı tüfek olmamasıydı. Üst sınıfların alt sınıflara üstünlüğü bâriz hissediliyordu. Nede olsa bize göre kıdemlilerdi. Sabah erkenden kalkıp uykulu uykulu 1 saatlik etüdle başlıyordu gün. Daha sonrası ise her safhası planlı-programlı olan ve saatlerine uyulmak zorunda kalınan bir disipline tâbiydik hepimiz. Akşam yatma saati standarttı. Koğuşlar on kişilik ranza sisteminde yataklar ve kişiye özel dolaplarla donatılmıştı. İlk defa ranzada üst katta yatıyordum ve gecelerim uyurken aşağıya düşmemek için özel bir gayretle geçiyordu. Bir de yatağa girdiğimde anne hasretinden sessiz ama derinden ağlayışım benim için o günlerin en acı hatırasıydı. Daha çocuktum çünkü, "senin için yatılı okulun anlamı nedir " deseler, "ağlamak, ağlamak yine ağlamak" diye cevap verirdim herhalde.

Okulumuz Çankırı merkeze 7 km. uzaklıktaydı. Hafta sonları saatte bir gelen belediye otobüsüyle çarşı merkezine gider hoşça vakit geçirmeye çalışırdık. İlk hafta Çankırı kalesine çıkmıştık birkaç arkadaşla. Çankırı'yı kuşbaşı seyretme imkanı ile birlikte tarihi bilgilere sahip olduğumuz bu ziyaret oldukça keyifli geçmişti.İleriki haftalarda her Çankırı merkeze çıkışımız değişik yerleri gezme ve öğrenmeyle geçiyor, sinemaya gitmek, Sümer pastanesinde oturmak, kebap 18 deki pide ve kebaplarla okulda çıkan yemeklerden farklı bir şeyler yemek bize hafta içi yaşadığımız sıkıntıları unutturuyordu. Yalnız İnebolu'da alışık olduğumuz kapalı kıymalı pideyi Çankırı'da kimse bilmiyordu. Döner kebabı da farklıydı ama yapacak bir şey yoktu. Her yerin kendine göre yöresel lezzetleri olduğuna o dönemde şahit olmuştum.

Sadece yemeklerin farklı oluşuyla karşılaşmadım tabii ! Değişik yörelerden gelen öğrencilerin bir araya geldiği bir sınıftaydım. İnebolu'dan giden ve daha öncede birbirini tanıyan 3 kişiydik. Derya Yavuz Salcı, Orhan Öztürk ve Ben. Bir de Cide'liyim diyen fakat İnebolu'ya daha yakın bir köy olan İlyasbey'li bir arkadaşımız vardı. İsmi Recep Sarul. Biz 4 hemşehri birbirimize her konuda destek olurduk. Çankırılı 5-6 kişi, Karabüklü bir kaç kişi, Ankaralı, Kırıkkaleli, Kayserili, Mersinli, Diyarbakırlı,  arkadaşlar mevcuttu sınıfımızda. Hepsinin konuşma şekilleri farklıydı. Değişik değişik bölge ağızları ile ilk defa karşılaşmıştım. Sadece şive değil kültür farklılığı da vardı ve çok garipsemiştim.

Çankırı Ziraat Meslek Lisesi adından da anlaşılacağı üzere tarım ağırlıklı eğitim veren bir okuldu. Sınavına girip kazanmıştım ama özellikle istediğim bir okul değildi. Zaten çiftçilik altyapım olmadığı gibi, toprakla uğraşmamış, küçükbaş yada büyükbaş hayvanlarla da hiç haşır-neşir olmamıştım. Okul genel anlamda uygulamalı ziraat eğitimi veren ve 120 öğrencisi olan 4 yıllık bir meslek liseydi.(O yıllarda düz liseler 3 yılda mezun veriyordu.) 10.000 adet legorn ırkı yumurta tavukçuluğunun yapıldığı küçükbaş hayvanın beslendiği, 30-40 adet montafon ırkı et-süt ineğinin yetiştirildiği, tonlarca domatesin, elmanın, şeftalinin, üzümün üretildiği farklı bir kurumdu. Bu üretimde öğrencinin de büyük katkısı vardı. Meyve ağaçlarının budanması,diplerinin açılması ve meyvelerin toplanması öğrencilere bakıyordu. Bir anlamda alaylı değil okullu çiftçilik eğitimi alan öğrenciler yetişiyordu. Fakat temelden başlayan ve 4 yıl tarım eğitimi alan Ziraat Meslek Lisesi öğrencilerine Ziraat Fakültesini kazanabilmeleri için bir kontenjan hakkı tanınmamaktaydı. Üstüne üstlük fen puanıyla Ziraat Fakültelerine girilebiliyordu. Bizler ise çok az fen bilgisi ders saati olan müfredata tâbiydik. Dolayısıyla üniversite eğitimi için özel çaba göstermemiz gerekiyordu.

Çankırı iklim olarak İnebolu'dan çok farklıydı. Kışları çok soğuk geçiyordu. 2-3 cm. kar yağar 1-2 ay erimezdi. Donar kalırdı yerde. Kuru ayazı meşhurdu. Ellerimin ve dudaklarımın çatlayıp kanamasına alışmıştım kış boyu. Hatırı sayılır soğukla mücadele etmeyi ve soğuktan korunmayı Çankırı'da öğrenmiştim.

Okulumuzda çıkan yemeklerin kalitesi orta düzeydeydi. Bazen herkesin severek yediği yemekler çıkıyor, bazen de kapuska, ıspanak, pırasa tarzı yemekler çıktığında herkesin olduğu gibi bıraktığına şahit oluyorduk. O yemeklerin çıktığı günler saat 16 ya doğru yemekhane kapısının önüne, içinde artan ekmeklerin bulunduğu bir çuval bırakılırdı. O çuvaldan biraz büyükçe ekmek seçer, ortasını açıp içine tuz döker, tere-maydanoz ekili olan tarlaya giderdik. Topladığımız tere yada maydanozu  ekmeğin arasına koyar yerdik. O kadar lezzetli olurdu ki, sanki ekmek arası köfte yiyoruz. Bunu yemeyen öğrenci yoktu ve sık sık tekrarladığımız güzel bir öğrenci menüsüydü bizim için.

Basketbol sporunun hayatıma girişide yine bu okulda olmuştu. Boş vakitlerimin en büyük eğlencesiydi basketbol. Okul takımına seçilmek beni daha da motive etmişti. Haliyle Çankırı'da mevcut liselerle yapılacak müsabakalar için hazırlanıyor, okulumuzun adını en üst seviyelere çıkarmak için çabalıyorduk.

Bu arada aile hasreti ile yanıp tutuşuyor, mektuplaşarak hasret gidermeye çalışıyor neredeyse her gün mektup yolu gözlüyorduk.Telefonla haberleşme imkanı çok kısıtlıydı.İl merkezine gidip postanenin önündeki telefon kulübesinden jetonla arama yapabiliyorduk. O da sadece hafta sonları sahip olduğumuz bir imkândı.

Günler ayları kovaladı, aylar yılları. 15 günlük tatiller ve yaz tatilleri geldi geçti.  4 yıllık eğitim hayatım 1986 Haziran ayında son buldu. Dönemin Tarım Bakanı Hüsnü DOĞAN'ın da imzasının bulunduğu Ziraat Teknisyeni diplomamı almış 4 yılın yorgunluğu, çilesi, sıkıntısı bir anda unutulmuştu. Ben artık bir ZİRAAT TEKNİSYENİ idim.

Evet hayatımızın her safhasında çeşitli sınavlara tâbi tutuluyor, bazen başarılı bazen de başarısızlıkla bu sınavları vermeye çalışıyoruz. Benim gurbetle sınavım Çankırı yıllarımdı. Artısıyla eksisiyle benim yaşamıma bu süreç damgasını vurdu. Geriye dönüp baktığımda pek çok şeyi bu süre içerisinde öğrendiğimi itiraf etmeliyim. İyi ki Çankırı Ziraat Meslek Lisesini okumuşum. İyi ki yatılı okulun katı kurallarını yaşamışım. Çünkü  yaşam boyu o günlerin faydasını gördüm. Küçük yaşta edindiğim büyük tecrübeler geleceğime ışık oldu.

Buradan aslında pek çok sonuç çıkarılabilir. Herkes almak istediği mesajı alabilir. Fakat bir gerçek var ki o da şu...

ZAHMETSİZ RAHMET OLMAZ.



  |  Bu haber 2110 defa okunmuştur.

Facebook  Twitter  Google  StubmleUpon 

İNEBOLU  KATEGORİSİNDEN HABERLER

KAYIP DENİZCİLERDEN 1 YILDIR HABER YOK

KAYIP DENİZCİLERDEN 1 YILDIR HABER YOK Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde 19 Kasım 2023 günü fırtına nedeniyle batan Türk bayraklı yük gemisi Kafkametler’in ar...

ANLAYIŞ DA BİR YERE KADAR!

ANLAYIŞ DA BİR YERE KADAR! Dün sinirliydin anladık...

GEÇMİŞLE YAŞAMAK KARIN DOYURMUYOR!

GEÇMİŞLE YAŞAMAK KARIN DOYURMUYOR! Yıl iki bin yirmi dört kasım ayı,

TÜGVA KİTAP KURDU YARIŞMASINA BAŞVURULAR BAŞLADI

TÜGVA KİTAP KURDU YARIŞMASINA BAŞVURULAR BAŞLADI Millî Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Gençlik Vakfı(TÜGVA) arasında işbirliğinde düzenlenen, ortaokul düzeyi 5,6,7 ve ...

SON ŞAHİTLERDEN RECEP UYSAL

SON ŞAHİTLERDEN RECEP UYSAL O yıllarda İman-Kur'an hizmetinin önemli merkezlerinden biri İnebolu,

İNEBOLU'DA 5 BİN FİDAN TOPRAKLA BULUŞTU

İNEBOLU'DA 5 BİN FİDAN TOPRAKLA BULUŞTU 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü kapsamında 5 bin fidan toprakla buluştu.

SAYGI, SEVGİ VE ÖZLEMLE

SAYGI, SEVGİ VE ÖZLEMLE Takvimler bugün yüreklerimizi burkan bir tarihi gösteriyor.

KISSADAN HİSSE!

KISSADAN HİSSE! Şu sosyal medya;

"İNEBOLU VE O MÜHİMMATLAR OLMASA BUGÜN BİZ YOKTUK"

Ceyda Karan’la Eksen programına konuk olan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türk-Sovyet ilişkilerini ve günümüzdeki e...

Basın İlan Kurumu


ANKET

Siteyi Nasıl Buldunuz?




Tüm Anketler

Tüm videolar

  HIRSIZLIK ANI KAMERAYA TAKILDI
 

HIRSIZLIK ANI KAMERA

İzlenme:126950

   
  Mustafa Gökhan Gülşen ile röportaj
 

Mustafa Gökhan Gülşe

İzlenme:112360

   
  İnebolu Pazarı
 

İnebolu Pazarı

İzlenme:131920

   
  İnebolu Tanıtım
 

İnebolu Tanıtım

İzlenme:117728

   

HAVA DURUMU

Yazar Girişi| Mail | Reklam ver

inebolugündem İnebolu Gündem Gazetesi
Tüm hakları saklıdır. Yayınlanan içerikler izinsiz kullanılamaz.
- Altyapı: MyDesign