Ulaştığım üç ayrı kaynak, benzer tarihleri kullanarak Mehmet Akif’in
İnebolu’ ya geldiğini doğruluyor.
Nurettin Peker, 16 Ekim 1920 de İnebolu’ya vapurla geldiğini, İnebolu Müdafayi Hukuk cemiyeti tarafından karşılandığını, İnebolu’daki camilerde vaazlar verdiğini ve 19 Ekim 1920 de Kastamonu’ya gittiğini yazmış.
Doç. Zeki Gürel hocamızda, İnebolu Sempozyumunda, Mehmet Akif’in Ankara’ya karadan geldiğini, sonradan Milli Mücadele’ye destek olmak ve halkı aydınlatmak için Atatürk tarafından Kastamonu’ya gönderildiğinden bahsediyor ve şöyle devam ediyor
“Mehmet Akif eşini ve çocuklarını İstanbul’dan İnebolu’ya getirmesi için Halil Ağa’yı görevlendiriyor. Onlar İstanbul’dan hareket ederken kendisi de Kastamonu’dan araba kiralayıp oğlu Emin ve Eşref Edip le beraber İnebolu’ya geliyor. Hava muhalefetinden Vapurun gelmesi 4 gün gecikiyor. Bu arada İnebolu Tevfikiye (Yeni Cami) de 20 ekim 1920 de Kuvayi Milliye’yi öven vaazını veriyor. Çocukları hava muhalefetinden İnebolu’ya çıkamıyor. Kendisi de, vapurdan çıkmayı başaran (daha sonra İngiliz casusu olduğu anlaşılan )Mustafa Sagir ile Kastamonu’ya geri dönüyor. Çocukları Sinop dönüşü karaya çıkıp Halil Ağa ile Kastamonu’ya gidiyorlar.”
Ömer Faruk Şerifoğlu’da Zeytinburnu Belediyesi’nin katkılarıyla çıkan Mebus ve Şair Mehmet Akif Ersoy adlı kitabında, 1986 da merhumun kızı Suat Hanımla görüştüğünü, hatıralarını not aldığını,ve İnebolu ile ilgili bölümü kızının ağzından şöyle yazmış.
“Babam Ankara'ya ulaştıktan sonra bize yine para gönderdi, sonra haber geldi ve biz de Anadolu'ya göçmek için hazırlık yaptık. Bizi Anadolu'ya götüren geminin adı Bahr-ı Cedid'di. Kaptanın ismi ise Hikmet Bey. Gemiyi İngilizler kontrol ettikten sonra çıkışımıza müsaade edildi. Gemi denize açıklıktan sonra bir de baktık ki, geminin kömürlerinin altından Kulelili talebeler çıktı. Mevsim sonbahardı, İnebolu'ya çıktık, babam bizi karşıladı. Orada bir ev tutmuştu ve biz bir süre İnebolu'da kaldık.
İnebolu'da gemiden inen herkes, bizim evin önünden geçmek zorundaydı, Benim İstanbul'daki mektebim de Kuleli Askerî Lisesi'nin yanındaydı. İnebolu'dan Anadolu'ya geçen Kuleliler arasında tanıdıklarım vardı.”
MEHMET AKİF ERSOY’UN HAYATI
Aralık 1873’te İstanbul Fatih’te doğdu babası Mehmet Tahir Efendi annesi Emine Şerife Hanım. 1883’te Fatih merkez rüştiyesinden mezun oldu 1889 mülkiye baytar mektebine yazıldı 1893'te bitirdi.
1893’te Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebini bitirdiğinde, Arapça, Farsça Fransızca biliyordu. İstibdat aleyhtarı, Meşrutiyet ve Hürriyet taraftarıydı.
1914’te Teşkilatı Mahsusa tarafından Mısır ve Medine’ye gönderilir Çanakkale zaferini Medine’nin son tren istasyonu El Muazzam’da duyar ve Çanakkale şiirini burada yazar.
15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgal edilmesinden sonra, 16 Mart 1920’de İstanbul’un ikinci işgali ile Meclisi Mebusan dağılır.
Mehmet Akif Milli Mücadele için Nisan 1920 başında Ali Şükrü Bey tarafından Mustafa Kemal’in talimatıyla, İslam şairi sıfatıyla Ankara’ya davet edilir. Halkı cesaretlendirmek ve Milli Mücadele içinde yer almak için, oğlu Mehmet Emin’i de yanına alır, ve İstanbul'dan Ankara'ya ulaşır
Kastamonu’da İstanbul’dan davet ettiği arkadaşı Eşref ediple beraber Sebillurreşat dergisini çıkarır.
19 Kasım 1920’de Kastamonu Nasrullah Camii’nde Milli Mücadele’ye destek veren vaazı ses getirir. Daha sonra tek risale halinde basılır ve Elazığ Diyarbakır Bitlis bir Van gibi ileride dağıtılır.
Vaazında: “Ey cemaati müslimin, Milletler topla tüfekle zırhlı ordularla tayyarelerle yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki bağlar çözülerek, herkes kendi başının derdine kendi menfaatini temin etme peşine düştüğü zaman yıkılır” der.
Mecliste İstiklal Marşı yazılması için karar alınır. Rıza Nur’un yerine gelen Milli Eğitim Bakanı, Hamdullah Suphi Tanrıöver, onun yarışmaya katılmasını ister. Mehmet Akif para için katılmak istemez, ikna edilir ve İstiklal Marşını yazar. 17 Şubat 1921’de teslim eder. 1 Mart 1921’de Meclisin ikinci açılış günü okunur.
Daha sonraki yıllarda Ankara’nın gittikçe Milli Mücadele ruhundan uzaklaştığını görür ve üzülür. Ankara’da birinci Meclis’in feshinden sonra ikinci Meclis’e alınmaz.
Mısır Valisi Abbas Halim Paşa’nın davetlisi olarak 1923 sonbaharında Mısır’a gider ve 2 sene kışları Mısır’da, yazları Türkiye’de yaşar. 1925 de emek verdiği Sebilürreşad kapatılır. Üzülür. 1925 yılından 1936 yılına kadar 11 yıl hiç dönmeden Mısır’da kalır, Kur’an tercümesi hazırlar ama, sonra vermekten vazgeçer. Karaciğerinden rahatsızdır 1936’da İstanbul’a döner 27 Aralık 1936’da Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat eder.
Kimsesiz bir insan gibi naaşı gösterişsiz bir tabutla Beyazıt Camii’ne getirilir. Nereden geldiği bilinmeyen gençler, tabuta Türk bayrağı ve Kabe örtüsü örterler. Beyazıt Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Edirnekapı’ya kadar eller üzerinde taşınarak, çok sevdiği Babanzade Ahmet Naim Bey’in yanına gömülür. Allah rahmet eylesin.
Sonuç:
Mehmet Akif Ersoy’da İnebolu’dan gelip geçen ve iz bırakan Milli şairimizdir. Kastamonu Nasrullah Camiindeki kaydı tutulan vaazının benzerini, önce İnebolu’da Tevfikiye camiinde vermiş. Camideki kürsüye o günün anısına kısa açıklamalı bir plaket koymamız lazım.
İkincisi de aynı zamanda çocukları için bir süreliğine kiraladığı kendisinin de geldiğinde kaldığı “Vapurdan çıkan herkesin önünden geçtiği eve de plaket hazırlayıp asmamız lazım ki, İnebolu’nun turizmine katkı verecek değerlerini kayıt altına almış olalım.
Mustafa Sıtkı FAKAZLI
Diş Hekimi - Yerel Tarih Araştırmacısı