“Meyve veren ağaç taşlanır” atasözü bilgili, başarılı, sorumluluk sahibi olan kimselerin kıskanılacağını, eleştirileceğini ve engellenmeye çalışılacağını anlatır.
Kendileri çalışıp çabalamak yerine başarılı insanları kıskanmayı tercih ederler ve yıldırıp küstüreceklerini zannederler.
İçlerindeki güçsüzlüğün dışa vurumu olan bu kıskançlık her şeyden önce kendine zarar vermektir.
Kıskançlık ve imrenme birbiriyle karıştırılmamalıdır, imrenme duygusunun altında “ben de çalışıp başaracağım” düşüncesi yatar fakat kıskançlık böyle değildir başkalarının mutluluğunu kendi mutsuzluğu ile karşılaştırmaktır ve kendisine olan güvensizliğinin yansımasıdır.
Bu kişiler sadece başarıyı kıskanmazlar tabi üstünüzdeki giysiden, saçınıza, ayakkabınıza hatta kurduğunuz cümlelere kadar kıskanırlar.
Bunlar çoğunlukla iyi aile terbiyesi ve eğitimi almamış, sevgisiz büyümüş, şiddet eğilimli, zorbalık uygulayan, gruplaşarak insanları dışlama eğilimine sahiptirler.
Kıskanç kişiler, kendilerinin başaramadığı şeyleri başaran insanları öylesine kıskanırlar ki bu kıskançlıklarının sonuçları zorbalıktan iftiraya, psikolojik şiddete ve hatta fiziksel şiddete kadar gidebilir.
Şiddet hiçbir insan tarafından desteklenmemelidir kısacası toplum tarafından hoşgörülmemelidir, eğer hoşgörülürse tekrarlanır.
Tabii ki insanlara zarar verecek kötü davranışları uygularken unutulmaması gereken önemli bir nokta vardır: Bu dünya kimseye kalmayacak gelip geçicidir.
Bu yüzdendir ki dinimiz her zaman iyiliği öğütler.
Sevgi her iyiliğin anahtarıdır, bu yüzden aileler çocuklarını sevgi ile büyütmelidir.
Peygamberimizin bir hadisinde belirttiği gibi: “Ateş odunu nasıl yerse kıskançlıkta iyiliği öyle yer.”