Günümüz dünyası hiçbir şey bilmediği halde her şeyi bildiğini zanneden her zaman kendini haklı gören sürekli başkalarını karalayarak, kötü şeyler söyleyerek, karşıdakinin bir kusuru varmışçasına gülüp alay ederek, onları küçümseyerek kendini hep Kaf dağında gören, her şeyi bildiğini zannederken çok konuşan, dinlemeyi bilmeyen, anlamak için çaba sarf etmeyen, saygı beklerken saygısızlıkta kusur etmeyen çok konuşmayı marifet sanıp bilgileri olsun olmasın kendilerini çok akıllı, olur olmaz her şeyi boş boş konuşmayanında hiçbir konuda bilgisi olmadığını konuşacak bir şeyi olmadığını ya da hakkını savunamayacağını sanan insanlarla dolu.
Oysaki “Konuşmak bir mana ise susmak binbir mana, herkes konuşmasına konuşur lakin sükut yürekli olana.” der Mehmet Akif Ersoy.
Hangisiyle uğraşmak daha kolaydır?
Hiçbir konu hakkında bilgi sahibi olmayan biriyle mi yoksa fazla bilgisi olmadığı halde her şeyi bildiğini zanneden insanla uğraşmak mı?
Bazı şeyleri bildiğini göstermek için çok konuşmak gerekmiyor.
Neyi bilmediğini bilmek insan olmanın ilk şartıdır.
Konuşmak önemli değildir, asıl önemli olan konuştuğunun içini doldurabilmektir.
Bana göre içimizdeki ışığı söndürecek insanlarla aramıza sınır koymak her zaman iyidir.
Gerçek barış ve huzur aranıyorsa çoğu zaman mesafeli olmak insanlar arasındaki ilişkiyi daha sağlıklı hale getirir.
Hem kendimizi korumak hem de saygısızlığa verilecek en güzel yanıttır.
Dolayısıyla bizi geri çeken herkesle aramıza sınır koyup ve iyiliğimizi isteyen insanlarla yola devam etmek kendimize duyduğumuz saygıdır.
İnsanlar ulaşamıyorlarsa arkandan konuşurlar,
Başaramıyorlarsa çamur atarlar,
İyi biriysen yüreğini, sevgini, şefkatini kıskanırlar,
Susan insanı korkak zannederler.
Unutmayalım ağzı olan konuşur, kalbi olan susar.