İnebolu Gündem Gazetesi
İNEBOLU KASTAMONU İLÇELER
İNEBOLU'DAN NAZIM GEÇTİTarih 22 Ocak 2025, 16:47 Editör: Editör

İNEBOLU'DAN NAZIM GEÇTİ

“Bu ne güzel memleket! Yüksek dağlarında kış

Yollarında sonbahar, deresinde ilkbahar,

Altın güneşinde de yazın sıcaklığı var”.   Nazım Hikmet.

İSTANBUL'DAN KAÇIŞ

İstanbul işgal altındaydı. Çocukluktan birbiriyle arkadaş olan Nazım Hikmet ve Vâlâ Nurettin, kendileri gibi hececi diğer iki şair Yusuf Ziya ve Faruk Nafiz ile birlikte İstanbul'dan İnebolu’ya gitmek ve Millî Mücadeleye katılmak için Yeni Dünya vapuruna binerler. Sahte kimliklerle, Vâlâ yumurta tüccarı, Nazım yardımcısı olarak bindikleri vapurda yakalanmamak için kendilerine yapılan tavsiyeye uyup güvertedeki pamuk çuvallarının arasına saklanırlar. Kontrol noktasını yakalanmadan geçtikten sonra, iyi bir havada önce Zonguldak'a varırlar. Ertesi gece fırtına çıkar ve bir gün sonra İnebolu’ya yaklaşırlar.

Vâlâ Nurettin (Vâ Nü) yıllar sonra Nazım Hikmet’le hatıralarını bir kitapta toplar. “Bu Dünyadan Nâzım geçti.” (1965)

İNEBOLU’YA ÇIKIŞ

 “O gece fırtına çıktı. Fırtınayla birlikte talihimiz de dönüverdi. Ertesi gün İnebolu'ya yaklaştık ki, iri dalgalar güverteye kadar yükseliyor, alçalıyor. İnebolu'nun kayıkçıları çok usta denizci. Dalga yukarıdayken yolcu eşyası ile beraber kapıyorlar, dalga aşağı inince herkesi yerine yerleştiriyorlar. Dalga tekrar yukarı çıkıyor, başka yolcu... Böylece heyecan içinde vapurdan mavna ‘ya (denk kayığına) bindik. Devrin bir adeti vardı. İstanbul'dan hür sayılan Anadolu'ya geçenler, secdeye kapanır vatan toprağını öperdi. İnebolu'da başkalarının yere kapandığını görünce, vatanın bu eteğini de öpmekten geri kalmadık. Kocaman bir kayayı şappadanak öptüğümü hatırlıyorum. Karşımıza iki siville bir komiser dikildi. Bizi karakola davet ettiler. Komiserle yardımcıları her şeyimizi didik didik etmekten başka üstümüzü de aradılar. Akşam üzeri karakoldan tahliye edildik.”

İstanbul’dan gelip karaya çıkan yolcular yarbaşı merdivenleri başındaki Hafiye Binasındaki polisler tarafından sorgudan geçirilir izin kağıtları ve referansları kontrol edilirdi.

Karadeniz otelinde 4 kişilik bir odaya yerleşirler. Hava birdenbire poyrazladığından, pencereden giren rüzgâr kapıdan çıkar. Sıcaklıkta düşmüştür...

İNEBOLU, KURTULUŞ SAVAŞI ANADOLUSUNUN GİRİŞ KAPISI DURUMUNDAYDI.

“Bizim gibi gelenler otellerde, kahvelerde, resmen rakı içilmeyen ahçı dükkanlarında, 10-15 gün bekletiliyor, tahkikat olumsuz çıkarsa geri gönderiliyor. Kasaba yabancı doluydu. Yarı açtık. Son derece heyecanlı ve dertli 15 gün bekledikten sonra bir gün komiser, Yusuf Ziya ile Faruk Nafiz'i davet etti. Yüreğimiz cızladı. Yusuf Ziya ile Faruk Nafiz'in İstanbul'a geri gönderilmeleri karar altına alınmış. Seciyesizmişler.”

1965 yılında karşılaştıkları o günün İnebolu Kaymakamı, Nurettin Şazi Kösemihal aslında kendisinin, ikisini geri göndermek istediğini ama kabul edilmediğini söyler.

HAYAL KIRIKLIĞI

“Bütün insanlardan nefret ettik. Deniz kenarına yürüdük, devrik bir kayığa sırtımızı verdik. Sürgünler vapurunun gidişini izledik. Sonra bayırlara tırmandık. Aşağı baktık 2-3 eski ev görünüyordu. Bulunduğumuz 100- 150 metre yükseklikte inek otluyordu. Vapur kaybolunca Nazım Allah cezasını versin diyerek bir büyük kayanın altını dürtükledi. Kaya yuvarlanıp hızlanarak ahşap evin böğründen içeri girdi, kara bir delik açtı. Döndük otele geldik. Eyvah! Polisler kapıda. Evden haberleri yok, bize bir zarf uzattılar. Ankara'dan harcırah gelmiş. İmza aldılar. Demek ki vazife verecekler. Doktor Adnan ve Halide Edip (Adıvar) bize kefil olmuşlar. “

SADIK AHİ İLE KARŞILAŞMA

İnebolu’da şadırvanın karşısında Şekerci Hacı Ömer Efendi’nin işlettiği çok meşhur tahin helvası ve börek satan bir dükkân vardır. (Aynı dükkândan bugün bile Tahin Helvası alabilirsiniz). Karınları iyice acıkmıştır.

“Üç dört gündür doğru düzgün bir yemek yememiştik. Çarşı ortasında börek ve helva satan dükkânın önünden birkaç defa geçmiştik. İçeri girdik. Nazım iyice karnını doyurdu. “

“İskelenin yanındaki büyük kahvede geldiğimiz günden farkına vardığımız Spartakis abileri bulduk. Sadık Ahi (sonradan Mehmet Eti adı ile CHP milletvekili oldu) bir garip politikacı. Nazım'ı çok etkiledi ve onu şoven milliyetçilikten bilenqui üslubuna yöneltti. Sadık Ahi'nin kırmızı bir boyun atkısı vardı. (Ama Nazım hiçbir zaman kırmızı atkı takmadı). Sadık ahi, yürüyor ve anlatıyordu. “Böyle bir boyun atkısı takıp ihtilal nutukları söylemek, ihtilal şiirleri okumak senin tipine de manevi bünyene de ne kadar yakışacaktır. Zulüm gören halkın karşısına şair olarak çıkıp sosyal adaleti sağlamak asil bir yüreğe zevk verir”, diyordu.

Nazım soruyor, Hasan Sabbah la ilişkisi var mı bu işin.

Sus tenhada konuşalım bu işleri.”

SADIK AHİ İLE GÖRÜŞMELER

“Biz otel odasındaydık onlar çayın batı tarafında bir ev tutmuşlardı. Oldukça geniş olan odanın bir köşesinde sonradan CHP genel sekreteri olan Nafi Atuf Kansu, gene sonradan ticaret mektebi profesörü, CHP milletvekili seçilen Vehbi Sarıdal, bıdı bıdı Servet, hatırlayamadığım başkaları. Hepsi bu odada yatıp kalkıyorlardı. Bu oda tıpkı İstanbul'da Şehzadebaşı kahveleri gibi bir fikir fideliği halindeydi. “

“Bize gelin bakayım şairler derken, daha sonra gelin bakalım cahiller şeklinde hitap ettiler. Biz cehaletle dinliyoruz.  Dünya savaşı sonrası Akdeniz vapuru Hamburg'dan Türkleri toplayıp yurda getirirken, vapurun içindekiler ikiye bölünmüş. Milliyetçiler şefleri Hamdullah Suphi Tanrıöver, diğerleri Spartaküsler. Sadık Ahi asaleti eski Doğu komünisti imiş. İnançlarımızda büyük bir devrim oluyordu. Manevi bir sarsıntı geçiriyorduk. Spartaküslerin aşıladığı sosyalist fikirlerle, o güne kadar kişiliğimizi yoğurduğumuz milliyetçi fikirler arasında. “

“İnebolu'da sonradan Halkevi adını alan gençlerin uğradığı bir kulüp vardı. İlk geldiğimizde oraya gider çay içer gazete okurduk. Aydınlarla çene çalardık. Akşamları pek kalabalık olurdu. Bizlere şiir okuturlar alkışlarlardı. Başarıyı Nazım kazanırdı. Osmanlı ruh haleti ile yetişen bizler havaya kapılıyorduk. Heyecanlanıyorduk. Bir yandan işte bu çevrenin etkisi, fakat öbür yandan kırmızı boyun atkılı Sadık Ahi’nin telkinleri.”

“Kısacası İnebolu’da geçirdiğimiz günler süresince, şovmen milliyetçilik geleneğine bağlılıkla, henüz pek esrarengiz, pek muammalı olan komünistlik anlayışı biz de çatıştı, çarpıştı durdu. Hani vahiy aramak için bazı peygamberler çöllere gitmiş. Musa da Sina Dağı’na çıkmış. Öyle inzivalar arar olduk. Düşüncelerimizi tertibe sokmak ve duyguları imbikten geçirmek için. “

İKİ DÜŞÜNCE ARASINDA GİT GEL YAŞAMAK

Ne yapacaklarına karar veremezler. İnebolu’nun gençlerine çabuk ısınmışlardır. Bunlardan Adil ve Naim Tığlı kardeşler ve Mustafa Sıtkı (Ustaoğlu) ile beraber Geriş Tepesine çıkarlar.

“Dağlara tırmanıyorduk iki arkadaş. Bu dağların arkası bize mesela mistisizm yuvası Hindistan gibi, Tibet gibi bir maneviyat iklimi var gibi geliyordu. Sanki buralarda, ümmi şairler, ermişler ve peygamberler vardı kalıntı halinde. Mutlaka buralarda hâkim ihtiyarlar vardı. Bunlar ağaçların altına oturmuş dervişçe kafalarını sallarlardı. Atasözü yumurtlarlardı. Öyle ya şu Türk diline bakın. Bunca şaşırtıcı kelamları kimler etmiş? O halk etmiş bu kelamları. Dalsak şu vatanın özüne...”

Ablados, Vozu, Vayra’dan geçerek Evrenye köyüne inerler. Beldeğirmenine geçerler. Nazım Beldeğirmenindeki tarihi Çınar ağacından etkilenir. Buradan Ali Reis’in üç çifte kayığı ile İnebolu’ya dönerler. Mustafa Sıtkı Ustaoğlu Nazımın İnebolu Gençlerbirliği Mahfelinde okuduğu şiirlerle gençleri mest ettiğini söyler.

Sonraki gün hava güzel. Boyran altındaki Kayıkhanenin hemen üst tarafından yukarıya çıkan Eşek yolundan kıvrım kıvrım patikadan Abaş tepeye yürürler ve dertlerine Abaş Babadan bir çare bulmasını dilerler.

“İnebolu'da arkanız denize dönük, Kara tarafına bakınca küçük bir tepe görünür. (Abaş Baba Türbesi) Orada yatır yatar, yani evliya!

Sağdaki yatırın türbesinin yanına gittik. Bu şiiri o tepede yazdık. Daha sonra gençler mahfilinin hatıra defterine de el yazımızla geçirdik. “

ABAŞ BABA TÜRBESİ.

Derdimizi duyunca onu salık verdiler,

Bize onun yerini köylüler gösterdiler...

 

Gösterip dediler ki ufuklarda coşunca fırtınaların kalbi,

Annesinin boynuna sarılan çocuk gibi,

 

Yolcusu gelmeyenler koynuna sokulurmuş,

Abaş Baba her derde bir teselli bulurmuş...

 

Karanlık sularda boğulurken yolcular,

Günahkâr Karadeniz onun yerini arar,

 

Eteğine sürürmüş inleyerek yüzünü,

Ziyarete gittik onu bu cuma günü.

 

Öyle azametli ki Abaş Baba türbesi,

Üstünde bir çatı yok gökler onun kubbesi,

 

Mehtap onun kandili, yıldızlar onun mumu,

Tepede bu mezar cennete bir kapı mı?

 

Derdimize bir teselli buluruz diye belki,

 

Dikenli dallarına biz de iplik bağladık,

Biz de köylüler gibi huzurunda ağladık.”

Evliya olduğuna inanılan Abaş Babanın bulunduğu küçük tepecikten kayıkçıları kazadan koruduğu halk arasında söylenir. Bu konuda Abaş Baba türbesi adıyla hakkında bilinenlerin detaylandırarak ayrıca bir yazı yazmıştım.

İNEBOLU’DAN AYRILIŞ

“Ocak ayın 20'si idi o güne kadar iyi giden hava birden bozmuş diz boyu kar yağmıştı. Tezkerelerimiz artık cebimizdeydi. Spartaküsler kar yağmadan bir iki gün evvel araba tutmuşlar çekip gitmişlerdi. Mutlaka yola çıkmamız gerekiyordu. Kılığımız uygun değildi. İkimizin de ayakkabıları su alıyordu. Çarşıda çapula denen bir nevi mest çizme gördük. Bunlardan aldık. Yerli yün çoraplarımızı da. Pazar yerinde kullanılmış eşya satan bir dükkânın önünde durduk. Bir sürü kalpak vardı Kalpak seçmesini Nazım yaptı. Kalpağı başına geçirdi. Kadife yakalı gri paltosu, paltosunun altında ceket. Gene çarşıdan İnebolu'dan aldığımız gayet geniş pantolon.”

Kastamonu’ya vardıklarında bu kıyafetle bir sokak fotoğrafçısına fotoğraf çektirirler.

İnebolu’da kar yağdığı için geri dönemeyen Çankırılı bir katırcı Şahveletlerin hanında sekiz kişiyle yola çıkmak için uygun hava beklemektedir. Onu ikna ederler ve on kişi hep beraber yola çıkarlar. “Sizi kurtlar yer, Kar göğüs hizasını geçmiş” diyenlere aldırmadan önde gidenin yolu açıp yorulunca arkaya geçtiği şekilde 3 günde Kastamonu’ya varırlar.

“Çankırılı genç bir katırcı bulduk. Bizim eşyalarımızı yükleyip taşımayı ve bize rehberlik etmeyi kabul etti. Hissemize ikişer lira düştü. Halbuki o devirde İnebolu’dan Ankara'ya bir yaylı araba 100 liraya gidiyordu. Hele Anadolu'da ayda 10 liraya geçinen birçok aile vardı”.

Buz kesen bir günün sabahında 28 ocakta “deprenatör” İnebolu şiirinde bahsedilen, yanında bahar, bir yanında sonbahar olan yolda karları aça aça yürümeye başladık. “

Nazım Hikmet ve Vâlâ Nurettin İnebolu’da kaldıkları süre içinde iki şiir yazarlar. İkincisi İnebolu başlığı altındadır.

“ İNEBOLU

İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu,

Yükselmişiz ki sahilde İnebolu.

 

İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı,

Minareler bir çizgi camiler nokta kaldı.

 

Evleri birbirine giren şehrin içinde,

Ufuklar genişledi önümüzde gitgide;

               

Denizli kucaklayan iki açık kol oldu.

Rüzgâr esti Deniz'in suları yol yol oldu.

 

Dökülmüştü yerlere yığınla kuru yaprak.

Yaprakların üstünde sendeleyip kayarak,

 

Dağın son kayasının dibine varabildik.

Bu tepede bu kaya mağrur bir baş gibi dik!

 

Çıkıp onun üstünden bakabilirsek eğer

Çocukken masallarda dinlediğimiz bir yer

 

Güzel İç Anadolu'da görünecekti bize.

Onu nakşetmek için bir anda kalbimize.

 

Son adımı atmadan gözümüzü kapattık.

Gözümüz açılınca karşımızdaydı artık.

 

Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu:

 

Sağ yanında bir çayır solda çam ağaçları.

O kadar yakındı ki dağların yamaçları

 

Dereye düşen Bahar bir daha çıkamamış.

Bu ne güzel memleket! yüksek dağlarında kış,

 

Yollarında sonbahar, deresinde ilkbahar,

Altın güneşinde de yazın sıcaklığı var.”

Millî Mücadele yıllarında İstanbul’dan ayrılanların Anadolu’ya geçişleri büyük oranda İnebolu üzerinden olmuştur. Sadece silah araç gereçler değil, önemli sayıda yetişmiş insanda, İnebolu’dan geçerek Kurtuluş Savaşına katılmış, Ankara’da kurulan yeni Cumhuriyetimizin içinde yer almıştır. İsimlerini bir anda sayamayacağımız kadar çok insanın kısa ya da uzun İnebolu’da kalışları esnasında yaşadıkları yazmakla bitecek gibi değil. Bunlardan her biri hakkında ilginç detaylar ortaya çıktıkça İnebolu’nun değeri daha çok anlaşılıyor. Bizlere de bulup anlatmak düşüyor. İnebolu’nun dağlarında taşlarında insanlara miras nice atasözleri bırakan, Türk dilini zenginleştiren birçok kelam eden, buralara hâkim ihtiyarlar vardır derken, İnebolu’nun çok sesli kültürüne de vurgu yapmış olunuyor. Ayrıca bir günde dört mevsimin yaşanabildiği coğrafyaya sahip İnebolu’nun bu özelliğinin önemli bir şair tarafından şiirlere aktarılması da bizlere gurur veriyor. Yeni bir yaşanmış hikâyede buluşmak üzere…

Kaynak :

Bu Dünyadan Nâzım Geçti. Vâlâ Nurettin Vâ-nü. 

Nâzım ve İnebolu. Nazmi Eğdirici



  |  Bu haber 224 defa okunmuştur.

Facebook  Twitter  Google  StubmleUpon 

İNEBOLU  KATEGORİSİNDEN HABERLER

ADALET İYİLİĞİN TEMELİDİR

ADALET İYİLİĞİN TEMELİDİR Haksızlık hayatımızın her alanında insanlara zarar veren yaşama sevincini kaybettiren, bazen kendimizi ifade etmek ...

MEHMET SAYDUR: "NAZIM HİKMET TARİHİ ÇINAR'IN ALTINA GÖMÜLMEYİ VASİYET ETMİŞTİ"

MEHMET SAYDUR: Kastamonulu eğitimci ve yazar Mehmet Saydur, dünya çapında şair Nazım Hikmet’in Beldeğirmeni köyündeki tarihi çınar...

İNEBOLU İÇİN EDEBİ DEĞER; "ÖZLEM KESKİN"...

İNEBOLU İÇİN EDEBİ DEĞER; Ne güzel şeyler oluyor edebiyat adına İnebolu'da...

İNEBOLU'MU, CİDE Mİ?

İNEBOLU'MU, CİDE Mİ? Yine önüme düştü bir video...

ŞEHİT DOKTOR ANITINDAKİ GİZEMLİ ODACIK

ŞEHİT DOKTOR ANITINDAKİ GİZEMLİ ODACIK İnşaatı devam eden İnebolu Sağlık Merkezi şantiye sahasında kalan ilk tıp şehidi Dr. İsmail Hakkı Ayaroğlu’nun anıs...

İGM ÜYESİ CEMİL ALMIŞ: "ADAMLAR BİZE İT MUAMELESİ GÖSTERİYOR"

İGM ÜYESİ CEMİL ALMIŞ: MHP İl Genel Meclis üyesi Cemil Almış, AK Partili üye Erkan Kürekçi ile birlikte Kastamonu’da İnebolu için mücadele...

İNEBOLU BİLSEM SERGİSİ BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ

İNEBOLU BİLSEM SERGİSİ BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ İnebolu Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) farklı bir sergiye imza attı. İnebolu BİLSEM’de kış sergileri kapsamında “M...

BUNLARI BİLİYOR MUYDUK?

BUNLARI BİLİYOR MUYDUK? İnebolu Çarşısının 1881 ve 1885 yıllarında iki büyük yangın geçirdiğini;

"KASTAMONU VAR OLDUĞU SÜRECE ÖCALAN CEZAEVİNDEN ÇIKAMAZ"

Yeniden Refah Partisi (YRP) Kastamonu İl Başkanlığı ve İnebolu İlçe Başkanlığınca ilçemizde istişare ve tanışma yem...

Basın İlan Kurumu


ANKET

Siteyi Nasıl Buldunuz?




Tüm Anketler

Tüm videolar

  HIRSIZLIK ANI KAMERAYA TAKILDI
 

HIRSIZLIK ANI KAMERA

İzlenme:127288

   
  Mustafa Gökhan Gülşen ile röportaj
 

Mustafa Gökhan Gülşe

İzlenme:112630

   
  İnebolu Pazarı
 

İnebolu Pazarı

İzlenme:132310

   
  İnebolu Tanıtım
 

İnebolu Tanıtım

İzlenme:118032

   

HAVA DURUMU

Yazar Girişi| Mail | Reklam ver

inebolugündem İnebolu Gündem Gazetesi
Tüm hakları saklıdır. Yayınlanan içerikler izinsiz kullanılamaz.
- Altyapı: MyDesign