Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem müşriklerin baskı ve her çeşit eziyetlerinden bunalmış, onun en büyük destekçisi amcası Ebû Talib de vefat etmişti. Ondan sonra biricik eşi sevgili annemiz Hz. Hatice (r.a) da vefat etmiş, peygamberimiz iyice hüzünlenmişti. Bundan dolayı bu yıla hüzün yılı denilmiştir. Efendimiz himaye aramak için Taif’ e gitmiş, oradan da taşlanarak kovulmuştu. Bir avuç Müslüman ve karşılarında onlara her türlü eziyeti reva gören müşrikler. Tam böyle bir ortamda Rabbimiz (c.c) sevgili Habibi Hz. Muhammed (s.a.s)’i Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürmüş oradan da miraca yükseltmiştir. Kur’an-ı Kerîm’de ‘‘Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.’’(İsra 1) İsra ve Miraç Hz. Peygamber (s.a.s)’e Rabbimizin büyük bir ikramıdır. Kıblemiz olan Kabe’den Mescid-i Aksa’ya yani bugün Yahudinin elinde kan ağlayan Kudüs’e götürülmüş, orada iki rekat namaz kılmış, ardından da her katta peygamberlerle görüşerek miraca çıkmıştır. Geri gelirken de bize üç hediye getirmiştir. İlk hediye ‘‘Gözümün nuru’’ dediği beş vakit namaz, ikincisi Bakara Sûresi’nin son iki âyeti yani Amenerresulü, üçüncü ise Muhammed ümmetinden şirk koşmamış herkese cennet müjdesi.
Bugün Miraç mucizesi bize bir şeyler hatırlatmaktadır. İlk hatırlattığı ilk kıblemiz ve miracın başlangıcı olan kutlu mescid Mescid-i Aksa’nın işgal altında olduğudur. Bu, Dünya üzerinde yaşayan bütün Müslümanların utancı için yetecek bir olaydır. Miraç kandili kutluyoruz ama miracın merkezi esaret altında. Peki bir şeyler yapıyor yada yapabiliyor muyuz? Miraç; başlangıçta imanlı ile müşrik ayrımını ortaya koyan bir imtihandı. Buğun miraca iman eden Müslümanlar olarak imtihanımız ise hangi safta olduğumuzdur; zalimin yanında mı yoksa mazlumun yanında mı?
Biz miraç tecrübesini Hz. Peygamber (s.a.s) gibi yaşayamayacağız. Ama bizden yükselmemiz, Rabbimize yaklaşmamız, arınmamız istenmektedir. Evet Mi’rac bir yükseliştir... Kulun Allah nezdinde yükselişi... Kullar bu yükselişi hiç şüphesiz O’nun razı olacağı bir hayat ile gerçekleştirirler. İhlas ile, takva ile, ibadet ve taat ile... Bilhassa da namaz ile. Zira ‘‘Namaz müminin miracıdır.’’
Bunun yolunu bize getirdiği hediye ile göstermiştir peygamber efendimiz. Biz namaz ile Rabbimize yaklaşacağız. Allah’a en yakın olduğumuz secdeleri çoğalttıkça, başımızı O’nun huzurunda yere koydukça benliğimizden arınıp yükseleceğiz. O kadar yükseleceğiz ki artık kıldığımız namaz bizi kötülüklerden alı koyan bir ibadet olacak. Bu şekilde namazsız yükselişin olmadığı bilincine de ulaşmış olacağız.
Bunun için miracın hediyesi olan “Ey Rabbimiz! Unuttuk yahut yanıldık ise, bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden önceki (ümmet)lere yüklediğin gibi, üstümüze ağır bir yük yükleme! Ey Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimizi, bize yükleme! Bizden (sâdır olan günahları) sil, bağışla! Bizi affet! Bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim Mevlamızsın! Artık, kâfirler güruhuna karşı da, bize yardım et!” (Bakara, 2/285-286) duasını virt edinelim dilimize…