Dünya hayatı bir ticaret hanedir. Dolayısıyla her insan bu çarşıda ticaret yapmaktadır. Kimimiz kar ediyor, servetimize servet katıyoruz. Kimimiz ise; iflas ediyor, bırakın kar etmeyi eksilere giriyoruz. Peki bu ticarette nasıl davranırsak zarar/iflas etmeyiz? Ebû Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, bir gün Rasûlullah (sas), “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâbı, “Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir.” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas), “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekâtla gelir. Aynı zamanda şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş bir hâlde gelir. Bunun üzerine iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır.” buyurdu. (Müslim, Birr, 59)
İman ettik ki bu dünyada yapılan her şeyin karşılığını tas tamam göreceğiz. Bunun için iman ediyoruz, ibadet yapıyor ve haramlardan kaçmaya çalışıyoruz. En sıcak günde zorlanarak oruç tutuyoruz, en soğuk günde kalkıp namaz kılıyoruz, bin bir meşakkatle hac yapıyor zekat veriyoruz. Peki terazi başında bu ibadetlerimizi bulabilecek miyiz?
Bu dünyada iki gözü olan bir heybe dolduruyoruz. Birisi sevaplarımız, diğeri günahlarımız. Günahlarımızdan bir kısmı kapısını çalarsak Rabbimiz tarafından affedilecek cinsten, ne kadar büyük olursa olsun. Ama bir kısmının affı şarta bağlanmıştır. O günaha kul hakkı diyoruz. Hak sahibi helal etmeden kurtulma şansımız yok.
Boynuzlu koyunun hakkının boynuzsuz koyunda kalmayacağı bir mahkemeye gidiyoruz. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle bir hatırlatma yapıyor bizlere: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. (Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48)
Kul hakkı ibadetimiz için kanser gibidir. Nasıl insan vücudu dışarıdan sağlıklı gözükse bile kanser içerden çürütüyorsa kul hakkı da ibadetlerimizi yok ediyor. Biz ibadetimize güveniyoruz hakları ihmal ediyoruz. Dünyada helallik almazsak terazi başında helalleşeceğimizi unutuyoruz. Orada altın gümüş geçmiyor, hak sahibine amelimiz varsa onu vereceğiz, amelimiz yoksa hak sahibinin günahından alacağız. Dünyada işlemediğimiz günahlar yüzünden belki azap göreceğiz. Allah korusun.
Peki kul hakkı nedir? Kısaca bir şahsa ait olan haklara tecavüz etmektir. Yani bir insanın parasını, malını gasp etmek kul hakkıdır. Başka bir insanın şahsiyetine dokunmak; onu rencide etmek, gıybetini yapmak, iftira atmak, hakaret etmek, kaş göz hareketi yapmak bunlar gibi pek çok şey kul hakkı kapsamına girer. Haklardan tek kurtuluşumuz; Ölmeden gidip hak sahibine hakkını vereceğiz ve ‘’Ben sana bunu yapmıştım bana hakkını helal et.’’ diyeceğiz. Gerekirse yalvaracağız, ayaklarına kapanacağız. Çünkü helalleşme ahirete kalırsa iflas edenlerden olacağız. Kul hakkı için Müslüman bir kimse olması ile kafir arasında da fark yoktur. Kafirin günahını da hakları karşılığında yükleneceğiz.
Bunlar şahıs hakları; sahibini bulup helalleşme ihtimalimiz var. Ya kamu hakkına, bir vakfın yada devletin hakkına giriyorsak nasıl helalleşeceğiz. Hepimiz bu hak konusun da özellikle hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Devlet malı bir şekilde elimize geçmişse, kullanmamız için tahsis edilmişse; (parklardaki banklar, okullarda, hastanelerdeki eşyalar gibi) bunun emanet olduğunu verdiğimiz zararın kul hakkı olduğunu ve bu hakta ‘Tüyü bitmemiş yetimin hakkı’ olduğunu aklımıza ve çocuklarımızın aklına çivi ile kazımalıyız.
Özellikle hangi kademede olursa olsun kamuda çalışan, maaşını devletten alan memurların ince eleyip sık dokuması gerekiyor. Yapılan bir iş, emek karşılığında devlet para veriyorsa o işi muhakkak yerine getirmek durumundayız. Sabah 8 akşam 5 mesai çalışıyorsak mesaiden kırptığımız dakikalar bizim için kul hakkıdır. Telafisi yoktur maalesef. Şu bahane de bizi kurtarmaz ‘’Bez zaten işleri yetiştiriyorum dairede durmama ne gerek var?’’ diyemeyiz. Devlet bize şu saatler arasında dairede durmamız ve verilen görevleri yapmamız karşılığında maaş veriyor. Bunun sağından solundan kırpmamız hem kul hakkı hem de helal kazancımıza haram katmak demektir.
Rabbim kul hakkıyla huzuruna varmaktan bizi muhafaza eylesin. Amin.