İstanbul Eminönü'nde Küçükpazar'da, caminin hemen arka sokağında rengarenk şekerlerin sıra sıra dizildiği dükkan yoldan geçenleri içeri çağırıyor adeta. Neler yok ki?
Akide şekerleri, lokumlar, fondanlar, ezmeler, kırmızı-beyaz halkalı Osmanlı şekerleri... Nesilden nesile geçen tarifler bu dükkanın üstündeki imalathanede yapılıyor. Türkiye’nin en eski şeker imalatçısı Hicipoğlu Şekercisi, 1745 yılından bu yana yani 271 yıldır aynı yerde duruyor. 24. Osmanlı Padişahı I. Mahmud’dan bu yana 4. kuşak şeker imalatı yapan Celal Hicipoğlu ve bir sonraki nesli temsilen yeğeni Metin Ünal Turgut ile ailenin tarihini konuştuk. Biz sohbet ederken sürekli bir vınlama sesi vardı. İmalathane üst katta, makina şeker hamuru yoğuruyor. Sonra da o hamuru 200 yıllık tarihi bıçakla kesilerek akide şekeri imalatı tamamlanmış oluyor...
Cemal Hicipoğlu, Küçükpazar'da bulunan Hicipoğlu Şekerleme'nin sahibi. Dedesi padişahın helvacıbaşısı olan Cemal Amca, yaklaşık 50 yıldır aynı mahallede muhtarlık yapıyor. Çocuklar ona 'şekerci amca', büyükler ise 'muhtar' diye sesleniyorlar.
Bayram denince akla şeker gelir. İstanbul'daysanız ve akide şekerinin favori olduğu yıllardaysanız vitrinlerde billur kavanozlarda gördüğünüz akideler, bayramın sembolüdür. Elbette artık bayramlarda akide ikram eden pek kalmadı. Aslına bakarsanız bu akideleri üreten maharetli ustalar da bir bir hayatını kaybetti.
Yaklaşık 300 yıllık geleneği devam ettiren Cemal Hicipoğlu bazı gazetelere de röportajlar vermiş. Bu röportajlardan biri şöyle:
“Mekânımız Hicipoğlu Şekerleme. Bizi tam bir İstanbul beyefendisi olan Cemal Hicipoğlu karşılıyor.
78 yaşında ütülü gömleği ve önlüğüyle bizi filmlerden hatırladığımız bir karşılamayla selamlıyor. Hemen oturacak yer gösteriyor, bir aile geleneği olan akidelerinden ikram ediyor. Hicipoğlu Şekerleme, tarihin eski günlerinden kalmış, minik çocuklar için bir masal dünyası. Rengarenk şekerler, lokumlar, halka şekerler ve dahası… Aslında biz akidelerden daha çok Cemal Amca'nın hikâyesiyle ilgiliyiz. Bir gün tesadüf eseri dinlediğim bu ilginç yaşamı, yeniden anlatmasını istiyorum. 'Senden de bir şey kaçmıyor, o gün laf arasında anlatmıştım yaz onları işte' dese de ben yine de soruyorum: 'Bu hikâye nerede başlıyor Cemal Amca?' O da anlatmaya koyuluyor.
MECİDİYELERİ KALBURLA ELERDİK
300 yılını doldurmak üzere olan Hicipoğlu Şekerleme'nin kökeni İnebolu’dan geliyor. Büyük dede Hicipzade Mustafa Efendi, heybesine sanatı olan helvacılığı koyup yola çıkıyor, soluğu o dönem İstanbul'un meşhur mahallelerinden olan Küçükpazar'da alıyor. Burada büyük bir helvacı dükkânı açıyor. Mustafa Efendi'nin hayatında dönüm noktası ise padişahın yediği helvalardan sonra 'Ağzıma bayram geldi' demesi oluyor. Padişah 1. Mahmud'a, bir sini içerisinde renk renk akideler, lokumlar ve helvalar ikram eden Mustafa Efendi, bunun üzerine, İstanbul'un helvacılar kahyası makamına layık görülüyor. Ardından çıkan bir fermanla, padişahın helvacıbaşısı oluyor. O günlere dair Cemal Amca şunları söylüyor: 'Dedem meslekte ve ticarette başarı kazanarak oldukça varlıklı bir konuma geliyor. Halam o dönem için, 'Mecidiyeleri kalburla elerdik' derdi. Varın gerisini siz düşünün.'
İMALATHANEYE GLUKOZ GİREMEZ
Hicipoğlu Şekerleme'nin en büyük özelliği Hicipzade Mustafa Efendi'nin formüllerinin değişmeden 300 yıldır aynı şekilde uygulanması. Yani padişahın ağzını bayram ettiren lezzetler halen Küçükpazar'da isteyenlere ikram ediliyor. İşin bir çok püf noktası var elbette. Halen büyük dedesinden kalan 160 yıllık bıçakla akideleri kestiğini söyleyen Hicipoğlu 'Bu işte ilk ilkemiz dürüstlük ve sanata olan düşkünlüktür. Hacı dedem de buna dikkat ettiği için burada tutunmuş. Helva da, şeker de asla hata kabul etmez. Hacı dedelerim titiz insanlardı. 300 yıldır bizim imalathanemize asla glikoz girmemiştir. Ben hala tezgahın başında üretilen ürünleri kontrol ederim. Şube açmayı düşünmedik hiç. Ayrıca dedemizden kalan formülleri de hiç değiştirmedik' diye belirtiyor.
ŞEKERCİLİK MÜZESİ GİBİ
Cemal Amca'nın dükkanında şerbet şekeri, lokumlar, güllü, muzlu, portakallı, bergomatlı, limonlu, tarçınlı akideler ve daha neler neler var. Başka yerlerde bulamayacağınız lezzette sakızlı, portakallı lokumlar da yine tarihi dükkanın raflarında sergileniyor. Sergilenmek demişken Hicipoğlu dükkanlarının adeta bir şekercilik müzesi olduğunu söylüyor: 'Bizim şekerlerimiz tam bir antika. Hala makinede değil elimizde üretiriz. Tam el emeği göz nurudur yani. Bakın kırmızı beyaz halka şekerini bugün her yerde bulmanız mümkün değil ama biz hala üretiyoruz, yaklaşık 300 yıldır hem de.'
OĞUL TERBİYELİ OL!
Cemal Amca, ailenin dördüncü kuşak temsilcisi. Babasından aldığı bu bayrağı layıkıyla taşımaya çalıştığını söylüyor. Hicipoğlu işi ilk öğrendiği yıllara dair 'Babam kendi dükkânımız olmasına rağmen beni amcamın yanına çırak verdi. İşi iyice öğrenmemi bekledi. Artık ben de pişince 'Tamam, dükkâna gelip çalışabilirsin' dedi. Ben bu sanat uğruna ustamın çamaşırlarını bile yıkadım. Bunlar pişmemi sağladı, sonra da dükkânı tamamen bana teslim ettiler' cümlelerini kuruyor. Hicipoğlu'nun dedesinden aldığı bir de tavsiyesi var: 'Dedem hep 'Oğul terbiyeli ve dürüst ol, malzemeden de çalma' derdi. Ben de öyle yaptım, bugüne geldim. Şimdi yeğenimle devam ediyoruz yola.'
KABADAYILARI BARIŞTIRIRDIM
Cemal Hicipoğlu aynı zamanda 40 yıldır Küçükpazar'da muhtarlık yapıyor. Bu 40 senede neler yaşamamış ki, bir soruyoruz, başlıyor anlatmaya: 'Türkiye'de yaklaşık 50 yıldır aynı mahallede görev yapan tek muhtarım. Bugüne kadar ne ikametgâhtan, ne nüfus cüzdan suretinden, ne de muhtarlıktan yapılan diğer işlemlerden asla para almadım. 25 senedir bu mahallenin cefasını çektim, 15-20 senedir sefasını sürüyorum. Hüsso, Hasan Heybetli, Çilli Burhan, Fıstık Ahmet gibi kabadayılarla başım hep beladaydı. Gider araya girer, kavgalarını ayırırdım.' Mahalledeki herkesle diyaloglarının iyi olduğunu söyleyen Hicipoğlu'na çocuklar 'şekerci amca' diye sesleniyor. Yoldan gidip gelirken ceketinin cebindeki şekerleri çocuklara dağıtan muhtara, mahalle sakinleri de büyük bir saygı duyuyor.