Son 20 yıldır inanılmaz gelişmelerle yüz yüze kaldık. Nereden geldiğimizin şaşkınlığıyla, nereye varacak bu işin sonu düşünceleriyle teknolojiyle yaşamaya iyice alıştık. İnsanlığın varoluşundan itibaren alışılagelmiş manevi değerlerimizi bize unutturan teknoloji hayatımızın en önemli parçası haline geldi. Akraba ziyaretleri unutuldu, komşuluk ilişkileri bitti, birbirine gidip gelmeler rafa kaldırıldı.
Sanki birileri Türk toplumunu uyuşturmaya, parçalamaya, yüzyıllardır gelenek halini almış değerlerimizle dalga geçmeye yemin etmişler. En çok önem verdiğimiz aile kavramını çökertmeye, yok etmeye ve dağıtmaya çalışıyorlar. Anne-baba ve çocuklardan oluşan aile yaşantısı evimizin kapısı kapandığında herkese kapanmış olmuyor. Namahrem olan evimizin içine internet vasıtası ile binlerce insan giriyor.
Teknoloji önce televizyonla hayatımıza girdi. Televizyonla yaşamaya öyle alışmışken bilgisayar, cep telefonu, internet, facebook, twitter televizyonun önüne geçti, yaşam biçimi oldu. Faydalı kullanıldığında insan hayatını kolaylaştıran, zararlı kullanılırsa toplumun bozulmasına direkt etkisi olan teknolojinin esiri olmamak, bağımlı hale gelmemek için çaba göstermeliyiz.
Ekonomik durumumuz iyi olsun olmasın en lüks telefonları kullanıyoruz. Sınırsız internet abonesi oluyoruz buna mukabil GSM operatörleri her yöne yapılan görüşmeleri minimum fiyatlara düşürünce halkımıza gün doğdu. Mesela 1000 dakika her yöne konuşma hakkı, 5000 SMS fırsatı, yanına da 2 GB interneti çok ucuz fiyatlara elde edebiliyoruz. Bu uygun tarifeleri 30 güne böldüğümüzde günde 33 dakika konuşma hakkı, 166 mesaj hakkı, sınırsız whatsapp mesajlaşmaları ile işi gücü bırakıp telefona bağımlı yaşıyoruz. Avrupa ülkelerinde sistem oturmuş iş yerine girerken cep telefonu kapatılıyor. Mesai saatleri içerisinde telefonla meşgul olmanın önüne geçilmiş. Bizde ise mesai telefonla başlıyor, sanal alemde gezinti yapıp, mesajlaşmalarla devam ediliyor. Bu durumun önü kesilmediği sürece üreten bir toplum olmaktan çıkıyor hızla tüketen bir toplum olmaya doğru gidiyoruz. Tüketim kültürün halkı sosyokültürel yapısına da zarar veriyor. “komşuda var bende neden olmasın.” Düşüncesi ile insanlar her geçen gün doyumsuzlaşıp anlamsız bir tüketim bilinci içine giriyor.
Çocuklarımız artık misket oynamaz oldu, çelik çomak, yakan top gibi oyunlar mazide kaldı. Mahallede oyun oynayan çocuk kalmadı. Varsa yoksa bilgisayar. Çocuklarımız bilgisayarın başına bir otursun kaldırabilene aşk olsun.
Dünya sağlık örgütü cep telefonunun kanser ve beyin tümörüne neden olduğunu 2007 yılında ki raporunda açıklamıştır. Yapılan araştırmalar 12 yaşından küçük çocukların kesinlikle cep telefonu kullanmaması gerektiği ve teknolojik cihazların çocukların gelişimi ve ruh sağlığını olumsuz etkilediği sonucuna varmıştır.
Sonuç olarak teknoloji insanları tembelleştirmiş, hazıra alıştırmış, tüketen bir toplum haline getirmiştir.
Teknolojinin zararlarından, sorumlu olduğumuz aile bireylerini koruyalım, özellikle çocuklarımıza istekler ve ihtiyaçlar arasındaki farkı öğretelim. Her isteğin ihtiyaç olamayacağını, teknolojinin onları özgürleştirmeyeceğini aşılayalım…