13 Mayıs 2016 tarihinde, yazma ihtiyacı hissetmemden dolayı kaleme aldığım, 3 kişilik bir ailenin 2013 tarihindeki İnebolu ziyaretleri esnasında yaşadıklarını internet ortamında paylaşmaları ve İnebolu’da yaşayanlar olarak tarihimizi, kültürümüzü, ilçemizin özelliklerini ve güzelliklerini İnebolu’ya ilk gelen ya da tanımak isteyenlere anlatabilecek bilgi donanımına sahip olmadığımızdan dolayı “İlçemizi tanımadan başkasına tanıtamayız” başlıklı köşe yazımla başlayan serüvende 1 yılı geride bıraktık.
52 hafta, 52 farklı konuyu okuyucularımın beğenisine sundum.
Şöyle bir hafızamızı yoklarsak, bir yıl içinde hangi konulara değindiğimizi hatırlamak zor olmasa gerek.
İnebolu’muzun şanlı tarihini, doğal güzelliklerini, unutulmaya yüz tutmuş lezzetlerini, günümüze kadar uzanmış lakapları, İnebolu’ya özgü ilginç kelimeleri ve konuşma şekillerini, çeşitli özellikleri ile ön plana çıkmış insanları, kısacası sadece İnebolu’yu anlatmaya çalıştım.
İnebolu’muzun yöresel lezzetlerini ön plana çıkartmak ve daha fazla tanınmasını sağlamak amacıyla İnebolu ekmeğini, İnebolu’dan reçel markasıyla Başoğlu’nu, Macit Helva’yı, Boyran simidini, geçmişten geleceğe uzanan yemek kültürümüzü, muhteşem manzarasıyla Maraz’ın kahvesini, yerel tatların yanı sıra İnebolu’daki müzik kültürümüzü de anlatmaya çalıştım.
Her hafta bana gazetesinde köşe ayırarak siz okuyucularımla buluşmamızı sağlayan Yeni İnebolu Gazetesi sahibi Kadir YILDIRIM’a ve gazete personeline sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
İlk köşe yazımın yayınlanmasından sonra iş yerime gelerek beni tebrik eden, hatta “Benim duygu ve düşüncelerime tercüman olmuşsun” derken göz yaşlarına hakim olamayan Durupınar Köyü’nden Necati ÇINAR yazılarımın devam etme sebeplerinden biridir.
Yine Ankara’dan, İnebolu sevdalısı emekli albay Atakan KÖKSAL’dan aldığım tebrik telefonları beni inanılmaz mutlu etmiştir.
Hiç tanışmadığımız halde 40 yıllık dostluğumuz varmış gibi okuyucularımla kurduğumuz iletişime bir örnekte; Antalya’da ikamet eden İnebolu’lu emekli müftü Mehmet ÖZ’ün telefon numarama ulaşıp beni aramasıyla “iki gözlerinden Bismillah çekerek öperim, senin yazılarını okumaktan inanılmaz keyif alıyorum, zevkle yazılarınızı takip ediyorum. Ben Taşoluk köyündenim, uzun yıllar İnebolu’da hamallık yapan hamal Numan’ın oğlu olmakla gurur duyuyorum diyerek, İnebolu’ya geldiğinde mutlaka benimle tanışmak istediğini ifade eden hocamın ellerinden öpüyorum.
Şu anda Ankara’da ikamet eden, uzun yıllar İnebolu’da Tarım Kredi Kooperatifi Müdürlüğü yapan fahri hemşehrimiz Hüseyin Ercan AKKAN’da sürekli telefonları ile yazılarım hakkında olumlu düşüncelerini ve yorumlarını benimle paylaşarak desteğini esirgemiyor. Kendisine saygılar sunuyorum.
Geçtiğimiz günlerde İnebolu ziyaretleri sırasında işyerime gelip, gazetedeki yazılarımı okuduğunu ve çok beğendiğini söyleyerek beni mutlu eden Av. İnci AKYÜZ hanımefendiye de teşekkür ediyorum.
İstanbul’da yaşasa bile, kalbi sürekli İnebolu için çarpan arkadaşım ve dostum Av. Nuri İŞERİ’nin yazılarımdan duyduğu memnuniyeti ifade etmesinden müthiş haz alıyorum.
Her hafta gazete eline geçtiğinde, yazılarımı büyük bir zevkle okuduğunu söyleyen İnebolu aşığı Ömer URGANCI’nın kendine has yorumlarından ayrı bir keyif alıyorum.
Yazılarımı yazarken konu ne olursa olsun mutlaka bildiklerini benimle paylaşan “Bu hafta ne yazıyorsun” diyerek beni sürekli motive eden Özcan TUN’un desteğinden mutlu oluyorum.
“Bülent sen edebiyat fakültesi mi bitirdin, edebiyatçı gibi yazıyorsun” diyen diş hekimi Süleyman BALTA’ya,
Her Cuma sabahı Yeni İnebolu Gazetesi’ni satın alıp, İşyerimin önünden geçerken “Bülent gazeteyi aldım senin yazını okumaya gidiyorum” diyerek, yazılarımın sürekli okuyucusu olduğunu her fırsatta hissettiren Özgen SAYGI’ya,
Her yazımda mutlaka kusur bulmaya çalışan ama yapıcı eleştirilerle bana katkı sağlayan Mustafa YAŞAR’a,
Sürekli konu bulmamda ve yazılarımda beni teşvik eden kardeşim Cüneyt YAĞCIOĞLU’na ve Palmiye personeline,
İsmini
yazamadığım yüzlerce okuyucuma teşekkür ediyorum.
Gerçek yüzünü gösteren, benim yazmamdan mutlu olmayan, kıskançlığından çatlayan insanları da görüyor, tedavisi mümkün olmayan kıskançlık hastalığı ile onları başbaşa bırakıyorum.
Her hafta farklı konuları işleyerek kendimi geliştirmeye çalışıyor, inşallah uzun yıllar İnebolu ile ilgili her konuda sizlerle olmayı temenni ediyorum.