Tarihçi ve yazar Atilla Oral, Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a Bandırma vapuru ile değil İnebolu Vapuru ile gittiği yönünde tarih kitaplarını değiştirecek önemli bir iddiayı paylaştı.
Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Yunus Nadi'nin 2 Temmuz 1927 tarihli yazısını ve Atatürk'ün Samsun yolculuğuna katılan yaveri Cevat Abbas Bey'in bu yazıda yer alan anılarını kaynak gösteren Oral, "Zannımca (Samsun yolculuğuna katılan) iki vapur var. Biri Bandırma, diğeri İnebolu. İnebolu'da Ata'mız ve bir kaç arkadaşı; Bandırma Vapuru'nda ise 19 kişiden geride kalan diğer kahramanlar vardı" dedi.
ATATÜRK'ÜN YAVERİ ANLATTI, YUNUS NADİ YAZDI
Yunus Nadi'nin 2 Temmuz 1927 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin 2. sayfasında yer alan makalesi şöyle:
“Gazi bilhassa son on, on beş senelik hayatının pek çok safhalarında yar ve yaveri olan muhterem Bolu Mebusu Cevat Abbas Bey, dün Reisicumhur’u İstanbul’a isal eden Ertuğrul Yatı etrafında, hakikaten akıllara veleh (şaşkınlık) verecek dereceleri bulan tezahürat içinde ikide bir bize hep:
– Şu ulvi ve muhteşem levhaların yanı başında, bir de İnebolu Vapuru ile Anadolu’ya gidişimizi koymalı, bu işin manası o zaman daha iyi, en iyi anlaşılır. diyordu.
Sekiz sene evvel Cevat Abbas, Mustafa Kemal Paşa ile ve işte o İnebolu Vapuru ile Anadolu’ya geçmişti. Kırık dökük bir vapur eskisi olan İnebolu’nun o zamanki büyük seyyahı, bütün fikir ve hayaleti önünde tahakkuk ettirilecek muazzam eyyid .. vakfederek yürüyüp gitmekte olduğu için bindiği vapurun bin bir noksanına belki dikkat bile etmemiş idi. Fakat bugün Cevat Abbas o zamanki seyahati, O’nun vasıtasının besatetini (basitliğini) adeta canlandırıyor, ve o cılız şeyni (noksan, kusur) dünkü ihtişam ve heyecan ile karşılaştırarak:
– Canım şu dünkü İnebolu’yu da bir köşeye koymalı idi. Ta ki bugünkü işin manası gözlerde olanca büyüklüğü ile tecelli edebilsin. Diyordu.
Hatta bir aralık kendisince pek yerinde sabit bir fikir olan bu düşüncesini Gazi Hazretleri’ne kadar isma etti (sesini duyurdu):
– Paşam, dedi, arkadaşlara sekiz sene evvel İnebolu vapuru ile vaki Anadolu gidişinden bahsediyordum. Ve o gemideki iş iyi anlaşılmak için keşke o acı tatlı hatırayı da bir köşede ihya etmek mümkün olsa idi diyorum.
Paşa memnun ve mübtehic (sevinçli):
– Doğru, dedi, doğru.. Bu işi anlaşılmak için hakikatten o iş bilinmelidir!.. O halde Cevat’ın hakkı vardır, o hatıralar ihyaya değer.
Cevat Bey vapurun tamir için havuzda olduğunu da bildirmiş. Bu malumatını da söyledi.
Paşa:
– İsabet, dedi, hiç olmazsa herhangi bir şekil ve surette zaiaya uğramamış. Onun velev ki harap bir şekilde mevcut olması dahi iyi bir şeydir.
Cevat Abbas Bey’in yerden göğe kadar hakkı vardır. Hakikatten o gidiş ne idi ki, bu gelişin azamet ve ihtişamı ona bağlanıyor? O gidiş, o zaman inkıraz ve izmihlal uçurumunun ta kenarına kadar götürülmüş olan memleketi bu müthiş vartadan kurtarmak azim ve iradesiyle vaki olmuş bir gidişti.”
"Bandırma mı? İnebolu mu?"
Tarihçi ve yazar Atilla Oral, Cumhuriyet Başyazarı Yunus Nadi'nin bu yazısının önemine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Ders kitaplarında Atatürk’ün Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıktığını herkes gibi ben de öğrendim ve ezberledim. Oysa Yunus Nadi’nin makalesinde Atatürk’ün Anadolu’ya gidişini çok farklı anlatılıyor. Acaba bir dizgi yanlışı mı var diye epey araştırdım. Gazetenin sonraki sayılarında bir not ve tekzip bulamadım. Kayıtlara baktım. Bandırma Vapuru 1925 yılında sökülmüş. Yunus Nadi’nin makalesindeki bilgiler Bandırma Vapuru’nun söküldüğü tarihten iki yıl sonra; 2 Temmuz 1927’de yayımlanmış. Cevat Abbas Gürer İnebolu Vapuru’nu kızakta bulmuş müze yapmak istiyor. Bandırma Vapuru’nun sökülmesinden tam iki yıl sonra. Demek ki bu bir dizgi yanlışı meselesi değil; anladım ki daha önemli bir yanlış var ortada."
"İnebolu Vapuru Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan mezalimine uğrayan sivil Türk halkını sığınmacı olarak İstanbul’a taşıyıp durdu. Marmara sahillerinde bekleşen savaşta zarar görmüş bu zavallı yetim ve öksüzler, yaşlı çaresiz insanlar İstanbul’da kenar mahallelerde, sur diplerinde, terkedilmiş bina ve kışlalarda yıllarca kötü koşullarda barındılar. Bir tas çorba ve kuru ekmeğe talim ettiler. İçlerinde çok sayıda Karamürselli akrabam vardı."
"Atatürk’ün İnebolu Vapuru ile Anadolu’ya geçtiği; Niyazi Ahmet Banoğlu’nun “Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı” adlı eserinde mevcuttur. Niyazi Ahmet Bey’in kitabındaki bilginin kaynağı Yunus Nadi’nin söz konusu makalesidir. Kısmen kısaltılmak suretiyle Niyazi Ahmet Bey kitabında bu metne yer vermiş. Bkz: Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul’daki hayatı, Cilt: 1, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1973, s. 175-176."
"Atatürk’ün yakında bulunmuş isimlerden Şevket Süreyya Aydemir; “Tek adam: Mustafa Kemal’in Hayatı” adlı eserinin 2. cildinin 19. sayfasında: Samsun’a varan 9. Ordu Heyeti’nin İnebolu Vapuru ile geldiğini belirtmektedir. Ancak bu kırık dökük vapurun Karadeniz dalgalarına dayanabilmesi mümkün değil. Bkz: Şevket Süreyya Aydemir, Tek adam: Mustafa Kemal’in Hayatı, Cilt: 2, Remzi Kitabevi, 1975, İstanbul, s. 19."
"30 küsur yıldır fotoğraf toplarım ne kendi arşivimde; ne de başkasında; 9. Ordu Heyeti’nden birini Bandırma Vapuru’nda; samsun yolundan veya iskelesinde çekilmiş bir fotoğrafına hiç rastlamadım. Atatürk’ün beraberindeki heyetle üç günlük; çok özel bir yolculuğa çıktığı halde; bir tek fotoğraf çektirmemiş olmasına hiç anlam veremedim. Oysaki Ata’mız fotoğraf çektirmeyi çok sever. 19 kişiden diğerleri de böyle bir fotoğraf karesine sahip değil. Böyle bir fotoğraf karesi olsa kitap kapağında kullanmaya namzettir.. Bandırma Vapuru ile Samsun’a giden heyette yer alan şahısların hatıratlarını çok iyi inceledim. Bazısının da bizzat derlenmesinde ve yayımlanmasında emek verdim. O Vapurda yer alan şahıslar birbirleriyle ilgili en ufak bir hatırayı kaydetmemişler. Bu da bana tuhaf geldi."
"Belgesiz ortaya bir iddia atmam. Ancak buna rağmen gerçekliğini sınama imkanı bulamadığım bir tahmin var aklımda. Yanlış düşünüyor da olabilirim. Bu sadece bir tahmin. Zannımca iki vapur var. Biri Bandırma, diğeri İnebolu. İnebolu’da Ata’mız ve birkaç arkadaşı. Bandırma Vapuru’nda ise 19 kişiden geride kalan diğer kahramanlar. Bandırma Vapuru güçlü kuvvetli bir vapur. Samsun’a üç günde gider. İnebolu ise kırık dökük bir vapur eskisi. 8 saatte İstanbul’dan İzmit’e ancak varır. Atam Samsun’a karadan, tehlikesiz biçimde ve iki günden önce varır. Yine zannımca matbuatta yayılan “Mustafa Kemal Paşa Hazretleri Bandırma Vapuru ile Samsun’a hareket etti” başlıklı geniş haberler aynı zeka ve planın bir parçası. Üç günlük Samsun yolculuğuna ne atamızın sağlığı dayanır ne derbeder İnebolu Vapuru. Gerisi Ata’mın zekası."
İLBER ORTAYLI'YA SORULDU; YALANLAMADI
Bandırmalı araştırmacı Ramazan Narin, Bandırma Kitap Günleri'ne katılan ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya konuyu sordu.
Bandırmalıların yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte söz alan Narin, "Bandırma Vapuru bir efsane mi? Bir gururlanmamalı mıyız? Çünkü Yunus Nadi'nin 02.07.1927 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan yazısında ve Atatürk'ün yaveri Cevat Abbas Gürer'in anılarında bu geminin adı İnebolu Vapuru olarak geçiyor" dedi.
Soruyu cevaplandıran Prof. Dr. İlber Ortaylı, Atatürk'ün yaveri Cevat Abbas Gürer'in bu anısını duymadığını, ancak o dediyse doğru olabileceğini ima ederek soruyu bu kadarla geçiştirdi ancak iddiayı yalanlamadı.
TEK ADAM ADLI KİTAPTA ANLATILIYOR
Öte yandan, Şevket Süreyya Aydemir’in TEK ADAM adlı kitabının ilk baskılarında 2. cildinin 19. sayfasında Atatürk’ün Samsun’a çıkışı anlatılırken İnebolu Vapuru’nda Samsun’a çıkanların isimlerine de yer veriliyor. Dip notta şu açıklama yer alıyor:
“İnebolu Vapuru ile Samsun’a varan 9. Ordu heyetinde şu zatlar vardı:
3. Kolordu Kumandanlığı için Albay Refet Bele, Ordu Kurmay Başkanı Albay Kazım Dirik, Yardımcısı Yarbay Mehmet Arif, Şube Müdürü Binbaş Hüsrev Gerede, Topçu Kumandanı Binbaşı Kemal, Ordu Sağlık Başkanı Albay İbrahim Tali, Yardımcısı Dr. Binbaşı Refik Saydam, Başyaver Yüzbaşı Cevat Abbas, Kurmay Mülhakı Yüzbaşı Mümtaz, Yüzbaşı İsmail Hakkı, Emir Subayı Yüzbaşı Ali Şevket, Karargah Komutanı Yüzbaşı Mustafa, Kurmay Başkanlığı Yaveri Üsteğmen Hayati, İaşe Subayı Üsteğmen Abdullah, Refet Bele’nin Yaveri Üsteğmen Hikmet, Mustafa Kemal’in yaveri Teğmen Muzaffer, Şifre Katibi Faik, Şifre Mühlakı Memdul.