Halk arasında söylenen pek çoğumuzun duyduğu,bildiği bir cümledir bu...
Fakat her oğlu yada kızı olan için geçerli olmasa gerek...
Bazılarının hem oğlu hem kızı vardır,hatta sayılarıda fazla olabilir.
Evet yazımızın başlığındaki genelleme yapılan cümle aslında yaşadığımız hayatın bir nebze özeti gibi..
Hatta sonucuda denilebilir...
"Etme bulma dünyası " yada "Ne ekersen onu biçersin " atasözleri ilede ilişkilendirilebilir.
İstisnalar kaideyi bozmasada cümlede doğruluk payı yokda değildir.
Yaşayan her insan çok çeşitli imtihanlardan geçer.
Bizleri dünyaya getirip yetiştiren,hayata kazandıran büyüklerimizlede imtihan ediliriz.
Onlar yaşlandığında,bakıma muhtaç hale geldiklerinde evlatlarının,dostlarının kendileriyle ilgilenmesini,bir ihtiyacı olduğunda yardımcı olmalarını isterler.
Her yaşlı aynı ölçüde gereksinime ihtiyaç duymaz. Bazıları kendi kendine yetebilir,bazıları ise yakınlarının yardımı ile yaşamını devam ettirir.
Bazı yaşlılar kimsesi olmadığından dolayı,bazıları ise evlatları hayırsız çıktığı için mecburen huzurevine yerleştirilirler.
"Ana-babadan biri veya ikisi yaşlanınca usanıp da öf deme! Ağır söz söyleme! Onlarla yumuşak ve tatlı konuş "ayeti ile
"Ana-babası yanında ihtiyarladığı halde,onların rızalarını alamayıp,Cenneti kazanamayanın burnu sürtülsün " Hadis-i şerifini düstur edinen aile yapımız gittikçe bozulmaya başladı.
Evlatlarından destek göremeyen yada bakacak kimsesi kalmayan yaşlılar huzurevlerini dolduruyor.
Huzurevi son demde yaşanan, bir nevi hayata yeni bir başlangıç anlamınada geliyor.
İstatistiklere göre Son 10 yılda huzurevlerinde kalan yaşlı sayısı 3 kat artmış görünüyor.
Hastaneler,huzurevleri gibi toplum hizmetinde olan yerler için "Allah düşürmesin,eksikliğini de göstermesin "deniliyor.
Gerçekten pek gitmek istenmeyen ama mecbur kalındığında gidilen yerler toplumsal yaşamın bir sonucu olarak tezahür ediyor.
Benim için HUZUREVLERİ;
" İçerisinde ikamet eden insanların, bizlere hayatta yaşlanmak diye bir olgunun canlı tanıklığını yapan, gözleriyle konuşan ,yürekleriyle dinleyen, hatlarının düzgünlüğünden gençliklerindeki güzelliği görebileceğimiz ninelerin,yapılarına bakarak zamanında ne kadar yağız birer delikanlı olabileceklerini düşündüğümüz dedelerin, dolayısıyla aşklarının, acı tatlı hikayelerinin bulunduğu, her ziyaret sonrası insanda biraz huzur, bir parça adı konamayan burukluk bırakan, ama her şekliyle ara sırada olsa ziyaret edilmesi gereken bir yuva " anlamı içeriyor.
Özellikle huzurevleri yaşlılarımıza evinin rahatlığını yaşatmaya ve günlerini mutlu geçirtmeye çalışılan bir kurum olarak göze çarpıyor.
Yine de her birey evinde yaşlanmak istiyor. Etrafında yakınları ve gençliğindeki gibi geleni gideni ile daha hoşça vakit geçiriyor. Uzun yıllar yaşadığı ve alıştığı ortam onlara psikolojik açıdan da destek oluyor.
Yazımı bir kaç yıl önce rahmetli olan İnebolu'muzun renkli siması,işyerimizin müdavimi saatçi ERCÜ ustanın dilinden düşürmediği bir tekerleme ile bitiriyorum.
Onbeşinde gonca gülsün kokarsın,
Yirminde Revak balı gibi akarsın,
Otuzunda çok cefalar çekersin,
Kırkında okun yayını asarsın,
Ellinde sızı girer dizine,
Altmışında kimse bakmaz yüzüne,
Yetmişinde alamet görünür gözüne,
Sekseninde tarih yazılır mezar taşına.
GENÇLİĞİNDE BİLGİ AĞACI DİKMEYEN
YAŞLILIĞINDA RAHATLAYACAĞI BİR GÖLGE BULAMAZ.