Aklıma düşeni, içimden geçeni yazma özelliği hasıl oldu son günlerde...
Gün oldu "İnebolu üniversite şehri olsa" dedim.
Gün geldi "Her İnebolu'lu İstiklâl madalyamızın rozetini taksa" dedim.
Temenniden ibaret olan fikirlerimin bazıları benimsenirken bazıları tarihin tozlu sayfalarına karıştı bile !
Bu haftada İnebolu çarşısında esnaflık yapan herkesin kılık-kıyafetiyle, saç-sakal bakımıyla farkındalık yaratması gerektiği düşüncemi paylaşıyorum !
Bazen geçmişten bahsedilirken " hey gidi günler hey " diyenlere rastlar, eski günlerin özlemiyle yaşayıp iç geçirenlerin anlattıklarına şahit oluruz...
Aslında o günleri geri getirmenin mümkün olmadığını herkes çok iyi bilir ama yeri ve zamanı geldiğinde de sanki o günler tekrar yaşanıyormuşcasına anlatılmadan durulmaz...
Benim yaşımdakiler ve daha büyükler iyi bilir...
İnebolu çarşısında esnaflık yapan büyüklerimizin kravat ve takım elbiseli şık halleri, günlük yapılan sakal traşları ve jöle yerine kullanılan limonla şekil verdikleri saçları sanki dün gibi gözümüzün önünde duruyor...
Toktoğun Ahmet, Baki'nin Mehmet, Hacer'in Kemal, Nuri Orhan, Ayakkabıcı Kalfa ve Terzi Necati'nin yanyana yada karşılıklı dükkanlarda ki esnaflıklarının bir tık önüne geçmiştir şıklıkları...
Kravat takıp takım elbise giymelerinin yanı sıra beyefendi kişilikleri ve ağırbaşlı duruşlarıda unutulmamıştır elbette...
Yine başka bir cadde üzerinde esnaflık yapan Muhittin-Ziya İşeri kardeşleri bir gün kravatsız gören olmamış, Şevket Tamer ve Seyfettin İşeri'de şık giyimleri, kendilerine has özellikleriyle hafızalara kazınmıştır o günlerde...
Ergün Cebecioğlu, Rıza Bektaş, Recep Kırksekizoğlu, Sedat Altınöz, Murat Karatay, Hamdi Öner, Nazmi Özlü, Selahattin Çelebi, Zengin Çavuş'un Muammer Gözen, Fahrettin Karakoç, Talat Darende, Mehmet Sürav ve ismini unuttuğumuz nice büyüklerimiz şıklıkları ile yerleşmişler akıllara...
Hakkı çavuşun direksiyon başında kravatlı ve takım elbiseli olduğu halde mesleğini icra edişi yine unutulmayanlar arasında yerini almıştır...
Esnaflık yapmış olmasa da Naylon Hafız hocamızı şık giyinenler kadrosuna katmamak haksızlık olur diye düşünüyorum...
Hepsi rahmetli olmuş fakat ismi unutulmamış, yerleri kolay kolay doldurulamayacak büyüklerimizin birbirinden farklı özellikleri ile hatırlanmasına yol açan pek çok güzel hasletleri de saymakla bitmez...
Onlar Türkçeyi çok güzel konuşan, saygı ve nezakette sınır tanımayan yönleriyle de hâlâ müşterileri tarafından hayırla yad edilmektedir.
Peki günümüzde sadece memura, amire yada siyasetçiye has bir özellik gibi duran kravat takıp takım elbise giyme durumu esnafımız tarafından benimsenip uygulansa fark yaratmaz mı?
Esnafın saygınlığını artırmaz mı?
Aslında birileri istiyor diye kimse giyimini kuşamını değiştirmez !
Ama takım elbise ve kravat sadece düğünümüzde giyip gardıroba astığımız kıyafet olmaktan çıkıp hayatımıza daha çok girmeli artık...
Milli - dini bayramlar ve özel günlerde başlanıp, her güne yayılan bir alışkanlık haline dönüşmeli !
Eski esnaflarımızın yıllarca uyguladıkları bu güzel hasletleri sürdürerek fark yaratmalı...
Ticaret yaparak evine ekmek götüren her birey yaptığı işe olan saygısını, kılık kıyafeti ve bakımlı duruşuyla göstermeli...
Yazımızın sonunda ise İnebolu'da esnaflık yapmış ve ahirete göçmüş tüm büyüklerimizin ruhuna 3 İhlas 1 Fatiha göndermeli.