Bir önceki yazımda Emekli Binbaşı Sami Zeki Bey’den bahsetmiş ve Sivas kongresine Kastamonu’dan katılan iki delegeden biri olduğunu yazmıştım.
2019 yılı, Sivas Kongresinin 100. Yılı olması nedeniyle Sivas Valiliği tarafından anma etkinlikleri kapsamında çalışmalara başlanmış ve kongre delegeleri hakkında bilgi edinmek amacıyla sağ olan aile fertlerine ulaşmak için Kastamonu Valiliğine yazı yazılmış; Kastamonu Valiliği de yazıyı Nüfus Müdürlüğüne göndererek gereğinin yapılmasını istemiştir.
Yeterli bilgiye ulaşılamamış olacak ki üç hafta önce Kastamonu Nüfus Müdürlüğünden arandım. Arayan hemşehrimiz Yusuf Akyol durumu özetledikten sonra bana bu konuda bilgi sahibi olup olmadığımı sordu. Ben de bu iki delegeden biri olan Zeki Bey hakkında bilgi sahibi olduğumu fakat diğer delege Tatlızade Nuri Bey hakkında sadece Emin adında bir oğlunun ismini bildiğimi belirttim. Ama araştırıp bir şeyler bulabileceğimi söyledim.
Yusuf Akyol , bir hafta sonra tekrar beni aradı. İlk ulaştığım bilgileri şöyle özetledim:
“4 Eylül 1919 yılında toplanacak Sivas kongresine Kastamonu’dan Nuri Bey ve Zeki Bey delege olarak seçilmiş, kendilerine tüccar süsü vererek İnebolu’dan vapura binip Samsun’a, buradan da kara yolu ile Sivas’a gitmişler. Yolculuk masrafları Kastamonu Belediyesi tarafından karşılanmış. Fakat kongrenin uzaması nedeniyle paraları kalmadığı için Kuvay-ı Milliyeci Defterdar Ferit Bey öncülüğünde, Kastamonu’nun fedakar halkından, Yüzbaşızade Murat Bey, Muhirzade Murat Bey ve Evliyazade Abdullah Efendi tarafından gerekli para temin edilerek kendilerine gönderilmiştir.
Kastamonu’ya döndükten sonra, Kastamonu Valisi İbrahim Bey, Nuri Bey’i çağırıp evden çıkmamasını, hiç kimseyle görüşüp konuşmamasını emretmiş. Hastalığı sebebiyle zaten evden çıkamayan Nuri Bey, Sivas’tan gelen telgraf ve yazıları oğlu Emin Bey’e vererek çekinmeden gereğini yapmasını istemiştir. Heyet-i Temsiliye ve Sivas ile bağlantısını kesmeyerek hasta yatağından işleri idare etmiştir.
Sadece ‘Emin’ adında bir oğlu olduğunu bildiğim Tatlızade Nuri Bey’in kim olabileceği hakkında fikir yürütürken birden aklıma lakapların daha sonra soyadı olarak kullanıldığı geldi. Örneğin, dedemin babası Fakaz’dan İnebolu’ya geldiği için dedem de “Fakazlı Mehmet Efendi” diye anılırmış. Soyadı kanunu çıkınca ismi “Mehmet Fakazlı” olmuş. Buradan yola çıkarak Yusuf’a: “Acaba soyadı ‘Tatlı’ olabilir mi ? Eğer öyleyse oğlunun ismi Emin Tatlı olabilir. Nasılsa nüfus kayıtları elinin altında, sen de bir araştırabilir misin?” dedim. Yusuf Akyol, nüfus kayıtlarına bakmış ve yaptığı araştırma sonucu, hakikaten de “Emin Tatlı” diye bir vatandaşın var olduğu bilgisine ulaşmış. Bu kişinin aradığımız kişi olup olmadığını teyit etmek için beni tekrar aradı ve Emin Tatlı’nın babasının adının Nuri olduğunu söyledi ve doğum-ölüm tarihlerini belirterek bendeki bilgilerle uyuşup uyuşmadığını sordu. Elimizdeki veriler uyuşunca, soyağacından yola çıkarak aileden halen hayatta olan torunu Nuri Doğan Tatlı’ya ulaştı ve bana iletişim bilgilerini aktardı. Torun Nuri Doğan Tatlı ile yaptığım uzun telefon görüşmesi sonucunda daha önce bilmediğim çok değerli bilgilere ulaştım. Şöyle ki :
*Tatlızade Nuri Bey 1864’de doğmuş, 1946 yılında vefat etmiş. Telefonla görüştüğüm torunu Nuri Doğan Tatlı ise 1947 yılında İnebolu’da doğmuş ve babası Sabri Tatlı, ona vefat eden kendi babasının adını vermiş.
*Tatlızade Nuri Bey’in üç çocuğu var: 1- Emin Tatlı 2- Sabri Tatlı 3-Fatma Tatlı.
Sabri Tatlı, Ali Haydar Poyrazoğlu (Sanatçı Ali Poyrazoğlu’nun dedesi), sahibi olduğu Kanaat Eczanesini 1937 yılında İnebolu’dan Fatsa’ya taşıyınca, onun yerine Kastamonu’dan İnebolu’ya gelip İnebolu Eczanesini açmış.1939 yılındaki yangında Çolakoğullarının mağazası ile birlikte yanan diğer üç yerden biri de Sabri Tatlı’nın İnebolu Eczanesiymiş.Sabri Bey, 1950 yılından sonraki yıllarda İstanbul’a taşınmış. Daha sonraki senelerde hemşehrimiz Doktor Salih Osmanoğlu ile birlikte ortak olarak bir klinik açmışlar ve İstanbul’daki ilk özel hastanelerden biri olan Laleli Kliniğini kurmuşlar. Torun Nuri Doğan Tatlı ise Osmanoğlunun muhasebe müdürü olarak, bir diğer hemşehrimiz Metin Eyi de yardımcısı olarak 30 yıl Osmanoğlu ile birlikte çalışmışlar.
Şimdi de gelelim işin benimle ilgili tatlı tesadüf kısmına… Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde 1973-1978 yılları arasında okurken İnebolu Sağlık ve Eğitim Vakfından burs almıştım. Ve Laleli’de o bursu elime veren kişinin bizzat Nuri Doğan Tatlı olduğunu 40 yıl sonra öğrendim. Dolayısıyla 40 seneden sonra bir tarih araştırmasının peşinden koşarken “Bir Tatlı Tesadüf”le karşılaşmış oldum.
Hikayenin sonunda: Yıllarca İnebolu sevdası nedeniyle bir araya gelen bu iki delegenin ( Sami Zeki Bey ve Tatlızade Nuri Bey’in) torunları Tuncer Cebecioğlu ve Nuri Doğan Tatlı, dedelerinin geçmişini ayrı ayrı bildikleri halde, birbirlerinin bu ortak yönünden haberleri yokmuş. Salih Osmanoğlu’nun yakınındaki bu iki kişi yıllar sonra bu araştırma vesilesiyle birbirleriyle tabir-i caizse yeniden tanışmış oldular. Sivas kongresine Kastamonu’yu temsilen giden - neredeyse ikisi de İnebolulu diyeceğim- Sami Zeki Bey ile Tatlızade Nuri Bey’in torunlarını birbirinden haberdar etmek de bana düştü.
Bu değerli bilgileri ayrı ayrı bana veren Tuncer Cebecioğlu’na, Nuri Doğan Tatlı’ya ve Yusuf Akyol’a İnebolu adına çok teşekkür ediyorum.
Yerel Tarih Araştırmacısı
Diş Hekimi
Mustafa Sıtkı FAKAZLI