Dedem Şakiroğlu Mehmet Kaptan günlük tutardı.Günlüğünde 17 Mayıs için Filizkıran fırtınası notu düşülmüş. Öylesine aniden bir fırtına olur ki ağaçların üzerindeki sürgünleri bile kırar.
16 Mayıs 1919 yılında Mustafa Kemal Paşa,Bandırma vapuru ile Anadolu’ya geçmek üzere İstanbul’dan yola çıkar. Karadeniz'e çıktıklarında bu meşhur fırtına ile karşılaşırlar. Geminin kaptanı Kayseri’li İsmail Hakkı Durusu Karadeniz’i iyi bildiği için özellikle seçilmiştir. Dalgalara vura vura 17 Mayıs günü akşamı saat 21'de İnebolu önlerine gelirler ve çapayı atarlar. Tecrübeli kaptan kıyıya yakın seyrederek gelmiştir. Ayrıca arkalarında bir İngiliz gemisi onları takip etmektedir. Geminin pusulası da vardır. Eski bir gemidir ama pek de fena değildir.
Herkes sallantıdan perişan olmuş deniz tutmuş bir an önce karaya ayak basmak isterler. Hemen dışarısı ile telsiz bağlantısı sağlanır. Fakat gemidekileri karaya çıkartacak ”Piyade kayığı” dalga ve karanlık yüzünden bir türlü yüzdürülemez. Gemiden de “Filika” indirilemez. Çaresiz demir alınır ve düdük öttüre, öttüre mecburen azgın dalgalarla beraber yola çıkılır. İnebolu halkının yetkililer dışında bu olaydan haberi olmamıştır.Sadece düdük sesini duymuşlardı. Ertesi gün herkesin haberi olmuştu.
Bu esnada Mustafa Kemal Paşa İnebolu’nun methini duymuştur. Çünkü İnebolu Orta Anadolu’nun denizden giriş kapısıdır. 1860 yılında Çankırı’nın kaya tuzunu İnebolu’ya, Limana ulaştırmak için önemli bir para harcanarak yol yapılmıştı. Kastamonu valisi Abdurrahman Paşa zamanında da geliştirilerek Ankara’ya kadar uzatılmış ve 1907 yılında tamamlanmıştı. Bu yolu kullanarak istediği yere gidebilecekti. Merak ettiği İnebolu bu sefer nasip olmamıştı. Daha sonra günün birinde İnebolu’ya gelmeye kendi kendine söz vermişti. 25 Ağustos 1925 yılında bu sözünü gerçekleştirmiş bir gün için geldiği İnebolu’da 3 gün kalmıştır.
Ertesi sabah hava düzelmiş ve gemi Sinop’a ulaşmıştı. Dışarıya öncüler çıkmış ama Sinop’tan yol olmadığı öğrenilince Mustafa Kemal Paşa gemiden ayrılmamış yola devam etmişler ve ertesi sabah 19 Mayıs'ta Samsun’a karaya ayak basmışlardır. Samsun’da fazla durmamış Havza’ya geçmiştir.Samsun esas hedef değil karaya ayak bastığı bir yerdir.
Bu olay o günleri yaşayan İnebolu’lular tarafından kulaktan kulağa anlatılırken maalesef bu günlere ulaşmamış ki benim haberim yoktu. Tarih araştırmalarımın esnasında Kaptan İsmail Hakkı Durusu’nun hatıralarına ulaşınca bilgi sahibi oldum. İnebolu’daki Kent Müzesi danışmanlığım sırasında gündeme getirerek Müzede yer almasını sağladım. İlk zamanlar bunu ifade edince herkes yüzüme tuhaf bakarken geldiğimiz bu günde konuyu anlayanlar çoğaldı ve tam da 100 yıl münasebetiyle birçok insan öğrenmiş oldu.
İşin özeti Mustafa Kemal Paşa İnebolu’ya çıkmayı başarsaydı, bugün Samsun diyenler İnebolu diyeceklerdi ve milli mücadele İnebolu’dan başlamış olacaktı.
Müzedeki yazımdan dolayı bu sene Nisan ayı başlarında Samsun Sahil Güvenlik Komutanlığından bir amiral beni aradı ve yazımın doğru olup olmadığını kaynağımın ne olduğunu sordu. Eğer doğru ise 100 yıl nedeniyle düzenlenecek programda İstanbul'dan çıkacak gemilerin aynı limanlara uğrayarak Samsun’a geleceğini söyledi.
Bu sene İstanbul’dan gelen birçok tekne aynı havaya yakalanarak 100 yıl önceki gibi İnebolu limanına zor girdiler.İstanbul’dan yola çıkan Piri Reis gemisi aynı saatte müthiş bir fırtına altında Limana girdi. Egeden yola çıkan okul yatı’da tam çay ağzından geçerken arkasından gelen müthiş bir fırtına rüzgar ve simsiyah gökyüzü ve yağmur altında birden güvertede koşuşturma karmaşası içinde Limana girdi. Biraz daha geride kalan içinde Ethem Dirvana ve Ali Türkşen, (1996'da Kardak kayalıklarına çıkan ilk gruptaki sat komandosu) içinde olduğu motor bot ise karanlıkta güç bir hal limana geldi. İlk defa Karadeniz'e çıkan bu ikilinin Kerempeden bu tarafa yaşadıklarını anlatırken ki heyecanları görülmeye değerdi.
Atatürk'ün izinde 100 yıl önceki heyecanı yaşamak isteyenler aynını yaşadılar.İnebolu’ya geldiklerinde benim anlattığım “İnebolu’ya fırtına nedeniyle çıkmak istemenin” ne olduğunu gördüler doğru olduğunu söylediler.
26 Nisan'da ”Rusya’dan gelenler” konulu toplantı sonrası emekli Amiralimizin: İnebolu’da bu kadar çok şey yaşanmış, “İnebolu olmasaydı Türkiye olmazmış” ifadesi sonrası, 70 yıldır niçin bizlere bunları anlatmadılar? hiçbir yerde bir tek İnebolu lafını bile duymadık, niçin Harbiye'deki kitapların içinde İnebolu’dan bahsedilmiyor, kim yaptı bunu, sözleri yazımın özüdür.
Tanıtım konusunda daha fazlasını yapmalıyız.
Mustafa Sıtkı FAKAZLI
Yerel Tarih Araştırmacısı
Diş HEKİMİ