Günün stresi ve yorgunluğundan sonra ceketimi omzuma atıp şöyle güzel bir akşam yemeği için düştüm yola...
Havada bir güzel bir güzel ki...
Bahar artık kendini hissettirmeye başlamış, kirazlar çiçek açmış, çiçekler renk dansı yapıyor... Mis gibi temiz hava olarak yürüyorum ki bir de ne göreyim?
Nasrettin Hoca!..
Elinde bir gazete kim gelirse yanına, veriyor.
Eh ben de dedim, alayım bir gazete...
Aldım tabi; ama ne göreyim, manşette bir haber...
"TIME Dergisi Ödülü Sahibini Buldu"
Okudum, okudum, okudum...
Okudum ama anladım mı? Anlamadım...
Neden?
Bildiğiniz TIME dergisi değil. Bu başka!
Başka derken, Dünyaca ünlü TIME dergisi değil de, Türkiye'de faaliyet gösteren TIME internet sitesiymiş meğer...
Tabi anladığımda dedim ki hocaya:
-Hoca, hoca! Çocukları kandırdığın yetmedi bir de bizi mi kandırıyorsun.
Hoca bana şöyle bir baktı, baktı ve yanıma yaklaştı...
-Evladım elçiye zeval olmaz, ben aldığım paraya bakarım.
Eh tabi Hoca da haklı. Denize bile maya çaldı zamanında ama tutmadı ne yazık ki! Ne yapsın o da günü kurtarmanın peşinde.
-Hmm anladım Hocam! Peki bunlar neye göre veriyorlar ödülü? Ne yapmak lazım? Ben de bir kariyer yapsam, isim yapsam, alamam mı? dediğimde aldığım cevap çok manidardı.
Hoca yaklaştı; kulağıma eğilerek:
-Evladım bu öyle olmuyor. Bu şöyle oluyor.
-"PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALIYOR"
Ben de bu sayede anlamış oldum.
Sağlıcakla kalın...
YİĞİT