Anasayfa » İNEBOLU
10 Nisan 2020, 15:36 Editör:
VİRÜSÜN ÖĞRETTİKLERİ!
Hani milattan önce, milattan sonra diye ikiye ayrılan zaman dilimi vardır ya...
Artık koronodan önce, koronodan sonra kavramı uzun yıllar konuşulacak gibi duruyor.
Binlerce kilometre uzaklıkta Çin'de ortaya çıkıp dünyaya yayılan, bir aydır da ülkemizi esir alan korona virüsü gündemdeki yerini ne zaman kaybedecek, kestirilemiyor...
Ülke olarak en az zararla bu illetten kurtulmak için dua ediyoruz.
Uzmanların önerileri ve yetkililerin koyduğu kurallarla tedbiri elden bırakmıyor, virüsü hayatımıza sokmamak için maksimum çaba sarf ediyoruz.
Tabii ki bu durum yaşayış tarzımızda farklılıklar doğuruyor.
Aslında pek çok hastalığa yol açan virüsler, bakteriler ve mikropların etkisinin kontrol altına alınıp tedavisinin mümkün olduğu günümüz teknolojisinde yeni çıkan bu virüsün de üstesinden gelinmeye çalışıldığı ve başarıya ulaşılacağı herkes tarafından bekleniyor.
Temennimiz odur ki en kısa zamanda bu virüsü yok edecek ilaç bulunur ve uygulamaya konulur. Normal hayat akışına hayırlısıyla kavuşulur.
Sürecin ne zaman biteceği konusunda kesin bir tarih verilemediği gibi, etkilerinin de ne kadar süreceği pek bilinmiyor.
Bilinen tek şey virüsle yatıp, virüsle kalkılıyor. "Evde kal", "Sosyal mesafeyi koru" ve "Temastan kaçın" kavramlarıyla yaşamaya gayret ediliyor.
Herkesin normal yaşantısı özgürlüğün verdiği motivasyonla mutlu ve huzurlu şekilde devam ediyorken, birdenbire eve kapanmak zorunda kalan her bireyde doğal olarak özgürlük kısıtlanmış oluyor. Bu durumu bile fırsata çevirmek gerekiyor. Psikolojik ve ruhsal sıkıntılara girmemek için çeşitli meşgaleler bulmak, bol bol kitap okumak ve normal hayatta herkesin hayıflandığı aileye vakit ayıramamanın acısını çıkartmaktan başka çare gözükmüyor.
Sağlık Bakanımız da evde kalınan bu süre içinde herkesin kitap okumasını önerirken Mustafa Kutlu ya da Tolstoy'u tavsiye ediyor. Sırası gelmişken dünyaca ünlü yazar Tolstoy'un "YaTahammül Ya Sefer" adlı eserinde "Benim için bunu yazmak ne kadar tuhaf olsa da yazacağım. Muhammedilik, haça tapmaktan (Hıristiyanlıktan) mukayese edilemeyecek kadar yüksekte duruyor. Eğer insan seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği, tek Allah'ı ve O'nun Peygamberini kabul ederdi" diyerek önemli bir mesaj veriyor.
Virüs sayesinde günlük yaşantımızın en önemli parçası halini alan TEMİZLİK sanki yaşam tarzımız konumuna geliyor. Eller bu yaşa kadar görmediği bir sabuna ve kolonya ya maruz kalıyor. Artık "Suya sabuna dokunmadan" yaşamak tarihe karışıyor.
Dışarıda giyilen kıyafetler eve gelindiğinde hiç bir yere temas ettirilmeden çıkarılıp yerini ev kıyafetlerine bırakıyor. Virüs öncesi pek dikkat edilmeyen bu davranış artık alışkanlık halini alıyor.
Dışarıya nadir olarak alışveriş için çıkan aşırı duyarlı insanlar neredeyse "tanıdık birini görüp, konuşmak zorunda kalırım" düşüncesiyle hemen evinin yolunu tutuyor. İnsanların birbirinden kaçmak zorunda kaldığı bir dönem yaşanıyor.
Pazar alışverişini seçmeden ve ellemeden yapmaya alışık olmayan halkımız korona sonrası sıradan meyve-sebze almayı öğrenmiş oluyor.
Alacağı bir ekmek için 3-5 ekmeği evirip çeviren insanımız artık poşete önüne gelen ilk ekmeği koyuyor. Yani artık olması gereken yapılıyor.
Bu virüsün Allah tarafından bir ceza ya da musibet olarak geldiğini konuşanların çokluğu dikkat çekiyor. Bu da Allah'a yakınlaşmak için insanların kendine bir nebze çeki düzen vermesini sağlıyor.
İtalya'da namaz kılan Hıristiyanların, İspanya ve Belçika'da ezanların okunuyor oluşunun buna örnek olduğu konuşuluyor.
Korona virüs sonrası fenalığın, azgınlığın, sapkınlığın, ahlaksızlığın, içki, kumar, gasp, darp, cinayet gibi vakaların düşüşte olduğu, trafik kazalarının azaldığı, fakat kadına karşı şiddet oranının artış gösterdiği haberleri yapılıyor.
Bugünlerde içimize çöken kasvete rağmen hayat devam ediyor. Her bireyin ÖNCE BEDEN, SONRA AKIL SAĞLIĞI'na dikkat etmesi gerekiyor. Virüsün öğrettikleriyle yaşayarak geleceğin daha güzel olacağı temenni ediliyor.
| Bu haber 8970 defa okunmuştur.