Dünyanın dört bir tarafında salgınla mücadelede en zıt kesimler bir araya gelmiş, birlik ve beraberlik mesajları verirken gel gör ki güzelim ülkemizde bu süreç nasıl ilerliyor.
Bilindiği üzere yaklaşık 50 gündür Covid-19 illetiyle uğraşıyoruz. Öyle bir virüs ki ne ekonomileri ne ülkeleri dize getirdi. Bu sebeptendir ki dünyanın her yerinde siyaset bir süreliğine kenara bırakılmışken bu coğrafyada ise daha körüklendi.
Her şeyin başı sağlık değil miydi?
Öyle. Ve bunun yanında beraber olunarak bu süreç atlatılacak. Sloganı ‘Birlikte Başaracağız’ olan dönemde fırsattan istifade edip, bir takım siyasi emellere dalan bir grup, birlik ve beraberlik ortamını yıkamasa da sanki uğraş içindeymiş gibi görünmekte. Ben söyleyeyim belki doğru çıkar mantığıyla hareket edenler en baştan başlayıp teker teker, devleti için bir uğraş içinde olan önemli şahsiyetleri çeşitli iftiralarla,asparagaslarla yıldırmaya çalıştığı gözlemlenirken, böyle bir yola neden başvurduğu veya bu yaptıklarının kime bir katkı sağladığı bilinmezken çamur atmaya devam ediyorlar. Solunum cihazlarının üretilmesinde öncü bir kişi olan Selçuk Bayraktar’a elle tutulur yanı olmayan iftiralar atılması sadece bir örneği.
Geçtiğimiz günlerde CHP lideri çıkmıştı ekranların başına. Adana ilindeki 69 farklı sağlık kuruluşunu görmezden gelerek kendi belediyesinin yapmaya çalıştığı, özünde bir fuar alanı olan bir mekanı girişine de ‘Sahra Hastanesi’ tabelası asarak, bu sayede Adana sağlık sistemine çağ atlattığını düşünüyordu. Belki de özünde iyi niyetli bir proje ama şehir hastanelerinin önemini ve ne kadar değerli bir proje olduğu anlamışken, bahsettiğimiz sağlıksız sağlık mekanını savunurken şehir hastanelerine de çamur atmak pek örtüşmüyor doğrusu…
Yine aynı partinin grup başkan vekili Özgür Özel’in 15 Temmuz gecesi mecliste yaptığı konuşmayla takdir toplamış biriyken, halkın seçtiği bir düzene ‘saray rejimi’ demesi ve devlet memurlarını tehditvari açıklamalarıyla, bu tutumları düşündürmüyor değil. O açıklamalarına ek olarak ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti zamanı gelir işler’ söylemi, zaten geçmişte darbeler ,cuntalar ve 28 Şubat’larla canı yanan bu millete belki de öyle söylemek istememesine rağmen bir kuruntu oluşturarak geceleri gözüne uyku sokmaması da kimsenin hakkı değildir.
Paylaştığı mesajlarla, verdiği röportajlarla kısaca her davranışıyla gündeme gelen ve halkımızın değerlerini pekte yansıtmayan bir il başkanı var. Kaftancıoğlu bir televizyon kanalında, birlik olmamız gereken şu zamanda, hükümete ithafen ‘Ya seçimle ya da başka bir yolla’ deyişinde de maalesef iyi niyet aranmaz. Henüz seçimlere üç senenin üzerinde bir zaman varken ilk fırsatta seçimleri göstermek üstüne üstlük başka yolları ima etmenin ne iktidara bir yararı vardır ne de muhalefete. Bir domuzu yedi dakikada bitirdim diyen, devlete terörist diyebilen, sözde Ermeni soykırımını kabul eden ve bizlerin, kültürümüz ve değerlerimizle uyuşmayan kelimeleri sarf eden birinden de iyi niyetli olduğunu ise kimse savunamaz savunmamalı.
Twitter aleminin gündemi belirleyebildiği dönemde aynı görüşlü bir zihniyetin köşe yazarı merhum Başbakan Adnan Menderes ile Tayyip Erdoğan’ın resimlerini yan yana getirerek ‘Makus kaderden kaçış yok’ başlığını atması hangi akla hizmettir. Bu düşünceye sahip odaklar, çok değil dört sene önce cevaplarını almıştı. İktidar her kim olursa olsun en ufak darbe iması bizi ileriye değil tam aksine daha da geriye getirir.Yine deneyecek olursa, deneyenlerin şu anki durumlarına baksınlar. Ya hapis köşelerinde ya da MİT tarafından her an yakalanma korkusuyla ülke ülke saklanarak, kendi ülkelerinden uzak bir hayat sürmektedirler. Tabi ülke aidiyeti yoksa bu bir sorun değildir onlar için.
İktidar olma arzusu içinde olan biri varsa seçimlere başvursun. Demokrasinin mihenk taşlarından biri olan seçimler asla yalan söylemez. Seçimle gelen seçimle gider. Şayet tarihinde demokratik usullerle herhangi bir seçim zaferi elde edememiş bir partinin seçim unsurunu gözden kaçırmasına ise pek de şaşmamak lazım.
Tekrirde fayda var: İktidara gelen de muhalefete gelen de seçimle gelir seçimle gider. Başka bir yolla değil, ya seçimle ya seçimle….