Bir yandan pençe harekatlarıyla Kuzey Irak bombardıman altındayken yaklaşık 3500 km uzaklıktaki Libya’da hem TSK destekli UMH ilerliyor hem de diğer yandan diplomasi savaşı devam ediyor.Peki gerçekten Libya’da ne işimiz var? Bu soruya cevap vermek gerekirse 7000 km ötedeki Rusya’nın 2500 km ötedeki Fransa’nın ne işi var? Diye yanıtlayabiliriz. Cevabımız onların ne işi varsa bizimde o işimiz var şeklinde de olabilirdi. Ama bizim gayemiz sömürge veya petrol değildi ve hiç olmadı da… Lafı dolandırmadan bir diğer cevap ise 100 yıl önce Gazeteci Şerif Bey’in yani Atatürk’ün ne işi vardı Libya’da?
2 Ocak tarihinde Libya’ya asker gönderme içerikli tezkere meclisten geçti. 1830’lu yıllarda kaybettiğimiz Libya’ya ordumuzun tekrardan ayak basması meşrulaşmıştı.Şunu da söylemek gerekirse Türkiye Libya’ya BM tarafından da kabul edilen Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin daveti üzerine gidiyordu.
Düşman kimdi? Bilindiği üzere Libya’da önceki dönemde Kaddafi vardı. O beğenilmeyen Kaddafi… 2011 yılında Arap Baharı Libya’ya kadar ulaşmıştı. Bir darbeyle gelen Kaddafi bir darbeyle devrik lider olmuştu. Hem de zamanında en yakınında bulunan kişi yapmıştı bunu veya birileri tarafından yaptırılmıştı. Hafter’in Kaddafi’den kaçtığı zaman nereye sığındığına baktığımız zamanda aslında anlaşılıyordu. Bu planın 2011’den de önce başlatıldığına.Tıpkı FETÖ’nün 40 yıl önce yapılanmaya başladığı veya zamane Kabe imamını ajan çıkması gibi.
Ne var peki bu Afrika ülkesinde? Bunun kolay bir soru olduğunu düşünüyorum;tabi ki de petrol. Afrika’nın en büyük petrol rezervlerinin olduğu Libya’da belki de bu zenginliğiyle başı oldukça dertte olduğu görünüyor. Birçok ülkede bu zenginliğin peşinde sürüklenip duruyor. Türkiye’nin ise Libya’da bulunma gayesi petrol değil, Doğu Akdeniz’deki egemenliğini sürdürebilmektir. Türkiye-Libya arasında imzalanan kıta sahanlığı anlaşmasının önemini ise Doğu Akdeniz kapısının anahtarı Türkiye’dir şeklinde açıklayabiliriz. Doğalgaz arama çalışmalarını sürdüren gemilerimiz daha rahat bir şekilde arama yapabilmiş duruma gelmişti 2019’un son demlerinde. Barbaros Hayrettin Paşa’nın şu sözünüde eklemeden geçmemek lazım:’Denizlere hakim olan,cihana hakim olur’
Son hızla ilerleyen TSK destekli UMH’nin haberlerini pandemi süreci devam ederken bir yandan da yetkililer tarafından güzel haberleri veriliyordu. Savaş sonrası yapılacakların görüşülmesi için Türk heyetinin Libya’ya gitmesi, UMH lideri Serrac’ın Türkiye’ye bedava petrol verebiliriz açıklamaları oldukça dikkat çekmişti.
Son günlerde ise kirli sistemin beslediği Mısır hükümetinin darbeci lideri Sisi’nin ‘Sirte’yi geçerseniz müdahale ederiz’ açıklaması gündeme gelmişti.Kendisi için herhangi bir sorun teşkil etmeyen Libya için söylüyordu bu sözleri.BAE ve Suudi Arabistan destekli bir açıklamaydı bu.Sacayağı gibi birbirlerinin aynısıdır zaten bu ülkeler. Başı Suudi Arabistan çeker. İsrail’in ilhak planına ses çıkarmayan,Fransa’nın yıllardır sürdürdüğü sömürgeye çıt diyemeyen, bugünkü Arap dünyasında büyük emekleri(!) bulunan Kral Selman’ın ülkesi olan Suudi Arabistan…
Diğer yandan Fransa’nın yaptığı açıklamalar göze çarpmıştı.Libya’da Türkiye’nin ilerlemesine izin verilemeyeceğini, Fransa’nın olaylara tavrını net bir şekilde koyacağını söyleyen Macron’du.Tabi ki de Türkiye’nin tepkisi en sert şekilde gösterildi.
Sirte ve Cufra gibi hem petrol açısından hem de jeopolitik önemi olan bölgelere operasyon başlaması an meselesiyken düşmanlar rahat durmuyor. Rusya,İsrail,Yunanistan,Mısır,BAE, Suudi Arabistan,Fransa… Onlar rahat durmuyorken biz millet olarak rahat duralım yani birlik olalım ki dışarısıyla meşgulken içerisiyle uğraşmayalım. Onlar çok olabilir ama unuttukları bir şey var:Onlar çok, biz Müslüman Türk milletiyiz!