İnebolu’daki dinî ziyaret yerleri içinde türbeler önemli bir yer tutar. 2017 yılında türbelerle ilgili akademik bir çalışma yapılmış ve İnebolu ve köylerinde 16 adet türbe bulunduğu tespit edilmişti. Bunlardan 4 tanesi İnebolu merkezde bulunmaktadır: Abraş Baba Türbesi, Moloz Türbesi, Mum Baba Türbesi, Çerkez Türbesi.
Türbeleri araştırma merakım Moloz’da türbe var mı sorusuyla başladı. Bu sorunun peşinden giderken bulduğum cevaplar beni ilginç bilgilerle buluşturdu. Moloz Türbesi ile ilgili ortaya çıkan yeni bilgilerden ayrı bir yazıda söz edeceğim.
ABRAŞ BABA TÜRBESİ
Geçmişte Abraş Tepesi, günümüzde Apeş Tepesi denilen, denize hakim konumdaki üzerine bayrak diktiğimiz tepeciğe, İnebolu’da asırlar boyunca iz bırakan önemli kişilerin defnedildiğini öğrenmeye devam ediyoruz. Daha önce müzeden gelenler tarafından buranın tümülüs olabileceği, bu tür yüksek tepe üstlerine önemli insanların defnedilebileceği iddiasında bulunulmuştu.
İnebolu’ya asırlar boyunca, birçok yerden farklı görüşlerde insanlar gelmiş, yeniliklere açık İnebolu halkının farklılıklara olan ilgisi nedeniyle düşüncelerini burada yaymaya çalışmışlar, kendilerine mürid edinmişlerdir.
İnebolu’da sözlü olarak anlatılagelen Glykon efsanesinin baş kahramanı Kahin Aleksandros da bunlardan biridir. Mezarının burada olabileceği iddia edilmektedir.
Ben de çocukluğumdan beri Abraş Tepe’de bir türbe olduğunu biliyorum. 70’li yıllarda bir yakınımız, Faruk Altunbozar, İstanbul’dan İnebolu’ya her geldiğinde Abraş Tepe’ye çıkar ve orada meftun zatın makamında dua ederdi. Aynı şekilde o dönemdeki 67 vilayeti gezer, nerede türbe ve yatır varsa onları da ziyaret eder, son gittiği yeri bizlere de anlatırdı ama demek ki onu can kulağıyla dinlememişiz.
Kırksekizoğlu Ali Osman da 1932’de yazdığı Beyza isimli kitabında Abraş Tepe için şunları aktarır: “İnebolu’nun iki tarafında her yere hakim iki tepeciği vardır ki manzara itibariyle eşi az bulunur. Buraların nasıl olup da ağaçsız, binasız bırakıldığına akıl ermez. Bunlardan birisi Abraş Baba Türbesi olan tepeciktir ki baş ağrıları ve sıtma için horoz kurban edilmek ve parmaklığına bez bağlamak suretiyle ruhani şifa reçetesi alınır. Türbenin yanında cesim bir pelit ağacı, bu ağacın deniz tarafında büyük kemik mağarası vardır.”
Nazım Hikmet de Vala Nurettin’le birlikte Millî Mücadele’ye katılmak için Yeni Dünya Vapuru ile İnebolu’ya gelmiş, Ankara’ya gidebilme iznini beklerken 20 gün İnebolu’da kalmıştır. Birlikte kaldıkları otelde farklı bir hayat görüşünü temsil eden Spartaküs akımının toplantılarına katılmışlardır. Bu sürede İnebolu’yu da gezmişler ve 19 0cak 1921 Cuma günü Abaş Tepe’ye ve oradaki türbeye çıkmışlarlardır. Nazım Hikmet’in orada söylediği şiirden alıntı:
“Ziyaretine gittik onu bu Cuma günü
Öyle azametli ki Abaş Baba Türbesi
Üstünde bir çatı yok, gökler onun kubbesi
Mehtap onun kandili, yıldızlar onun mumu
Tepede bir mezar cennete kapı mı?”
Nazım Hikmet’in söyleyip Vala Nurettin’in not ettiği bu şiir oldukça manidardır.
1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bir gün önce Boyran Mahallesi’nde oturan bir hanım da, rüyasını Salih Uğurtan’a şöyle anlatmıştır:
“Abaş Tepe’deki mezarlardan beyaz elbiseleriyle telaşla peş peşe çıkan askerler ellerinde silah, atlarına binip havaya yükseliyorlardı. Merak ettim, ne oluyor, diye sordum. Kıbrıs’ta yarın harekat başlayacak, savaş var, oraya gidiyoruz.” dediler. Bir gün sonra da 20 Temmuz’da Kıbrıs Barış Harekatı olmuştu. İnebolu’da o günlerde bu rüyanın çok konuşulduğunu hatırlıyorum.
Bu konu ile ilgili geçmişten gelen anlatılardan biri de Kiren altındaki sarhoşların taşlandığıdır. Yolun olmadığı her yere yürüyerek ya da at ve eşek üstünde gidilen günlerde, Abraş Tepe’nin hemen altındaki yolun kenarında bir hamam ve çeşme olduğu söylenir. Burası meşhur hikâyelerin yaşandığı Kiren altı denilen mevkidir. Çarşıdan yola çıkan sarhoşların mola yeridir aynı zamanda. Gece yarısı eve ulaşamadan burada sızdıkları olur. Gece eve gelmeyen babayı, sabahleyin aramaya çıkan ev halkı onu henüz ayılmamış vaziyette bulduklarında, büyük saman küfesine koyar, eve öyle taşırlarmış.
İşte Kiren altında sabahlayanların rüyasına giren Abraş Baba da çoğu zaman abdest alırken görülür, içki içmemeleri için onları uyarır, içmeye devam edenleri taşlarmış.
İbrahim Fakazlı’nın kızına anlattığı şu anlatı da dikkate değerdir: “Abraş Baba, sabah namazı vakti ayaklarına nalinleri (takunya) giyer, takur tukur aşağıya çaya abdest almaya gider, tekrar dönüp gelirken görülürmüş.
Kendisine türbe hakkında bildiklerini sorduğum Nevin Kurt da şunları anlattı: “Abraş Baba ve kardeşi Ibras, Müslümanlığı yaymak için İnebolu’ya gelen iki Arap’tır. Vefat ettiklerinde biri Avara’daki bu tepeciğe, diğeri ise adı verilen Ibras köyüne gömülür. İnebolu’dan Ibras’a, birbirlerine bayrak sallayıp haberleşir, denizden gelip geçenleri gözetler, İnebolu’yu kötülüklerden korurlar. Ibras Baba Türbesi, bugünkü Yeşilöz köyümüzün içindeki mezarlıktadır. Yaklaşık 3 metreliyi bulan kabri, yol yapımı sırasında yok olmuştur.”
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, Geriş Tepesi’nin yavrusu Düztarla ile, İslam tepesinin yavrusu Abraş Tepe için sorulan, çok güzel manzaraları olduğu hâlde ne için buralara bina yapılmaz sorusu 100 yıl önce sorulmuştur. Abraş Tepe’de 100 yıl geçmesine rağmen hâlâ bina olmamasından anlaşılıyor ki burada halkın manevi değer verdiği insanların türbeleri vardır.
Türbeler, çoğunlukla o yörenin insanları tarafından yüceltilmiş, bazıları varlığını korurken birazı da zaman içinde yok olup gitmiştir. Çoğunlukla yazılı bir kayıt olmadığından isimler kulaktan kulağa aktarılmış ve unutulmuştur.
Bu yazıyı yazmaktaki amacım, binlerce yıldır çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan İnebolu’da yaşayan insanların bizlere bıraktığı ve kayıt altına alınmamış kültürel varlıklarımızı yazılı kayıt altına alıp, gelecek nesillere aktarmaktır. Saygılarımla.
Mustafa Sıtkı FAKAZLI
Diş Hekimi - Yerel Tarih Araştırmacısı