Kadın bazen anne, bazen eş, bazen kız evlat, yeri gelince de başarılı bir iş kadını olarak roller üstlense de aslında toplumun temel taşıdır.
Bende bir kız evlat olarak gözlemlediğim kadarıyla kadınların toplumdaki yerini, verdikleri mücadeleleri, karşılaştıkları zorlukları ve en önemlisi de onların vazgeçilmez değerini bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde hatırlatmak için bir fırsat olduğunu düşündüm dilimin döndüğünce yazmaya çalışacağım.
Dünya genelinde ve ülkemizde kadınlar; eğitimde, iş hayatında, siyasette ve sosyal yaşamda erkeklerle eşit fırsatlara sahip olma mücadelesi veriyor.
Kadın emeği çoğu zaman değer görmüyor, kadın cinayetleri ve şiddet vakaları can yakmaya devam ediyor ve annelerinin sıkıntılarını gören çocuklarının ruhunda telafisi olmayan yaralar açılıyor.
Oysa kadın mutluysa ve güçlüyse sağlıklı, güçlü, kendinden emin, kaliteli, topluma her anlamda faydalı bireyler, yeni nesiller yetişmiş olur ve toplumda güçlü ve mutlu olur.
Bu yüzden kadının önüne çıkarılan engeller ve zorluklar aslında bir milletin ilerlemesine engel olan bir durumdur.
Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza ihmal ve kusurun sonucudur.
Bugün tarih sayfalarına baktığımızda kadınların Halide Edip Adıvar’dan Sabiha Gökçen’e, Şerife Bacıdan Türkan Saylan’ a kadar mücadeleyle, azimle, cesaretle toplumda iz bıraktığını görürüz ve kadınlarımız şanlı tarihimiz boyunca baş tacımız olmuştur.
Unutulmamalıdır ki kadını dışlayan bir toplum kendi geleceğini de yok saymış olur.
Bugün ve her gün kadınların emeğini, gücünü, değerini anlamak ve tüm kadınlara hak ettikleri fırsatları sunmak herkesin sorumluluğudur.
Bir kadının gülümsemesi sadece onun değil tüm insanlığın gülümsemesidir ve unutulmamalıdır ki kadınlar yalnızca özel günlerde hatırlanacak çiçekler değildir.
Oysaki kadınlar ne ister?
Yılda sadece bir gün değil her gün hatırlanmak, hak ettiği saygıyı, değeri, eşitliği görmek, güvende hissetmek, korkmadan düşünebileceği, konuşabileceği bir ortam, sokakta korkmadan özgürce, tedbir almasına gerek kalmadan, tereddüt etmeden yürüyebilmek ister.
Erkeklerin evindeki kız çocuğuna nasıl sevgi ile, şefkat ile, koruyup kollayarak yaklaşıyorsa dışarıdaki kadınlara da aynı vicdan ile yaklaşmasını ister çünkü her kadın birinin kız kardeşi, birinin kızı, birinin annesidir ama en önemlisi her kadın önce insandır ve insan olmak saygıyı, merhameti, adaleti, hak etmek için yeterlidir.
Ayrıca kadınlarda birbirine rakip, düşman ve engel değil her konuda destek olurlarsa toplumda daha fazla değer görür, güçlü, özgür ve saygın olurlar.
Yazımı kadın haklarında dünyaya yol gösteren en büyük lider, büyük önder Atatürk’ün kahraman Türk kadınına söylediği sözleriyle tamamlamak istiyorum.
“Kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!”