Sözlükte yaklaşmak, Allah’a (c.c.) yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, Allah’a yaklaşmak ve O’nun rızasına ermek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usûlüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Kurban Bayramı’nda kesilen kurbana "udhiyye", hacda kesilen kurbana ise "hedy" denir.
Akıl sağlığı yerinde, hür, mukim ve dinî ölçülere göre zengin sayılan mümin, İlâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenâb-ı Hakka yaklaşmakta, hem de maddî durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadır. Bu ibadetin ruhunda Hakk’a yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban, bir Müslümanın bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.
Mezheplerin çoğuna göre, udhiyye kurbanı kesmek sünnettir (İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, 1/429). Hanefî mezhebinde ise tercih edilen görüş, kurbanın vacip olduğudur (Merğinânî, el-Hidâye, 8/146). Kurban, -fıkhî hükmü ne olursa olsun- Müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dinî hayatında önemli bir yer tutmaktadır.
Kimler kurban kesmekle yükümlüdür.
Kurban kesmek, akıl sağlığı yerinde, büluğa ermiş, temel ihtiyaçları ve borçlarından başka nisap miktarı mala sahip olup seferi olmayan her Müslümanın yerine getirmekle yükümlü olduğu malî bir ibadettir. Bu malın artıcı (nâmî) olup olmadığına ve üzerinden bir yıl geçip geçmediğine bakılmaz. Buna göre yukarıda zikredilen şartları taşıyıp, temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80,18 gr. altın veya değerinde para ya da eşyaya sahip olan kimselerin kurban kesmesi gerekir.
Borçlunun kurban kesmesi gerekir mi
Kurban, zorunlu ihtiyaçları ve borçları dışında belirli (nisap) miktarda mala sahip olan kişiye vaciptir. Hz. Peygamber (s.a.s) imkan bulduğu halde kurban kesmeyenlerle ilgili ağır ifadeler taşıyan hadisiyle (İbn Mace, Edahi, 2) bir taraftan kurban ibadetinin imkan bulmaya, güç yetirmeye bağlı olduğunu belirtirken, bir yandan da güç yetirenin kurban kesmesi gerektiğine işaret etmektedir.
Buna göre kurban ibadetiyle yükümlü olabilmek için belli mali imkana sahip olmak gerekirç ki, bunun ölçüsüde kişinin temel ihtiyaçları ve borçlarından başka –nâmî (artıcı) olup olmadığına ve üzerinden bir yıl geçip geçmediğine bakılmaksızın- 80.18 gram altına yada bunun değerinde para veya mala sahip olmasıdır.
Kişinin malı olmakla beraber borcu da olsa ve borcu ile asli ihtiyaçları çıktıktan sonra nisap miktarı malı kalsa o kişi kurban keser. Fakat temel ihtiyaçları ve borçları için ayıracağı para haricinde bu kadar bir mala sahip olmayan kişi kurban kesmekle yükümlü değildir.
Ailede zengin olan karı-kocadan her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir mi? Evde aile reisinin kurban kesmesi ile zengin olan öteki aile fertlerinden kurban vecibesi düşer mi?
İbadetlerde yükümlülük ve bu yükümlülüğün bir neticesi olan ceza ve mükâfat bireyseldir. İslâm’a göre aile fertleri arasında mal ayrılığı esası vardır. Yani ailenin her bir ferdinin kendisine ait malı olabilir. Bu itibarla aile fertlerinden karı, koca ve yetişkin çocuklardan kimin borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. (20 miskal) altını veya bu miktar altın değerinde parası veya nâmî (artıcı) olmasa bile nisaba ulaşan fazla malı ve eşyası varsa, o kimse zengin sayılır. Aile fertlerinden bu şartları taşıyanlar, fıtır sadakası vermekle mükellef oldukları gibi Kurban Bayramı’nda da Hanefîler'e göre kurban kesmekle yükümlüdürler (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 6/312-316).