Merhaba,
“Surat tanımak insan tanımak değildir!”
“İnsanın dış dünyası, iç dünya düzeninin yansımasıdır.”
Yine de tek cümlelik olsun kendimden söz etmeliyim galiba; İneboluluyum ve Marmara Üniversitesi Edebiyat Bölümü okudum, yirminin üzerinde roman, şiir, deneme, tarih, felsefe ve fikir içerikli yayınlanmış eserim var.
Kanaatim o ki, özelde İnebolu, genelde de ülkemiz mesele ve mevzuları üzerinde değerlendirmeler yapmaya çalışacağım.
Karadeniz’in bu şirin sahil kasabasında yaşıyor olmanın avantajları ve handikapları olduğunu biliyoruz. Kasabamızın, zamanın şehir, hatta kasaba standartlarına nispetle yetersiz kaldığını yani çağı epeyce geriden takip ettiğini söyleyebiliriz. Bu geri kalmışlık üç-beş yıllık gecikme/ihmal değil, onlarca yıllık gecikmenin/ihmalin eseri olduğunu da biliyoruz.
Bu olumsuzluğun başlıca maddeleri ülke genelinin içinde bulunduğu olumsuzluktan beslendiğini görmekteyiz.
Bu kasabada yaşamanın en önemli avantajını ise şöyle özetleyebiliriz: Büyükşehirlerin acımasız ve insanı otomatlaştıran günlük hayatının “mengene”sine mahkûm değiliz.
“Coğrafya bir kader midir?” sorusunun cevabını şimdilik araştırmaya yahut tartışmaya gerek yok.
Hayatı kolaylaştıran ve dolayısıyla mutlu ve müreffeh bir hayat organizasyonunun gerçekleştirilmesi, ferdi ve toplulukları aşan, onlara ağır gelen bir olgudur. Demem o ki, devlet ve hükümet politikalarının kalkınmaya veya geri kalmaya sebep teşkil ettiğini söylemekte bir beis görmüyorum.
Tüm bunlara rağmen yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve camiaların, halkın mutluluk ve huzurunda çok önemli rolü ve katkısı olacağına inananlardanım. Mesela, bu kurum ve kuruluşların çocuk ve gençlere yönelik, onları geleceğe erdemli birer insan olarak hazırlanmasında ciddi roller üstlenebileceğine inanıyorum.
Şimdi soru şu; Geleceğe çocuk ve gençlerimizi birer erdemli insan olarak hazırlamak nasıl ve ne ile olur?
Kültür, sanat ve spor etkinlikleriyle olur! O hâlde yolumuz kitaplardan geçiyor. Ülkemizde kitap okuma alışkanlığının çok alt seviyelerde seyrettiğini bilmeyenimiz yok. Demek ki, öncelikle ve ivedilikle bu toplumsal problemi çözmemiz gerekiyor. Kitabı ve okumayı sevdirmek, önce yerel yönetimlerin ve sonra da bütün vatandaşların boynunun borcudur.
Bu alanda hiçbir şey yapılmıyor değil elbette. Ama maalesef yapılanlar çok cılız ve dolayısıyla etkisiz. Bunu sağlayacak imkânlar da oldukça kısıtlı. Mesela bu şirin ilçemizde kültür, sanat ve bilim çalışmalarının merkezi olacak, tiyatro, sinema, sergi ve yüzlerce insan kapasiteli bir kültür sanat binamız yok! Bu ihtiyaç en az yol, su, elektrik kadar önem arz etmektedir, anlayana!
Ali HIŞIROĞLU