Yeni tip korona virüs (COVİD-19) nedeniyle dünyada alarm zilleri çalmaya devam ederken kimi ülkelerin sağlık sisteminin çöktüğünü veya hiç olmadığını kimi ülkelerin de ekonomisinin ne kadar dayanabileceği gözler önünde sergilendi. Zengin fakir ayırt etmeyen virüs herhangi bir milyarderle, köydeki Mehmet amcanın ortak sorunu haline gelmiş durumda. Bulaşan kişi sayısı iki milyonu geçmişken bu salgından sonra hayatımızda neler değişeceği ise merak konusu…
Kimi virüsün bir laboratuarda ortaya çıktığını savunuyor, kimi bir proje olduğunu söylüyor tek gerçek ise 200 bine yakın can kaybı. Salgın etkisini hissettirmeye başladığı günlerde Dünya Sağlık Örgütü(WHO) pandemi ilan etmişti. Pandemi; bir kıta, hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen isimdir. Daha önceden kara veba, kolera, grip, tifo ve domuz gribi gibi hastalıkların çıktığı dönemde de ilan edildiğini biliyoruz. Pandemi ilan edilmesi için şu üç etken önemlidir; Yeni bir virüs olması, insanlara kolayca geçebilmesi ve insandan insana kolay ve sürekli bir şekilde bulaşmasıdır. Pandemi ilan edilmesinin anlamı ise devletlere bir uyarıdır;önlemlerinizi alın,hastanelerini hazırlayın…
Salgının başladığı günlerde herkesin eli ayağı birbirine dolaşmışken devlet başkanlarının söylemleri oldukça dikkat çekmişti. İngiltere Başbakanı Johnson virüsü fazla önemsemeyip herkesin bağışıklık kazanması gerektiğini söyledikten birkaç gün sonra yoğun bakıma alınması oldukça ilgi çekmişti. Trump ise virüsü ‘Çin Virüsü’ şeklinde nitelendirerek adeta Çin’e kin kusmuştu. Sonrasında ise virüs yayılma sayısında liderlik koltuğuna oturması çok geç olmadı. İtalya’da ise bu kadar acı bir tablonun ortaya çıkma nedeni de tedbirsizlik olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkemize yani bizim için en önemli coğrafyaya bakacak olursak ilk vaka 11 Martta görüldü. Önlemler hızla alınırken vakadan bir gün sonra okullara ara verildi. Ligler ertelendi,AVM’ler, berberler geçici bir süreyle kapandı. Yaptığı özverili çalışmalarıyla Sağlık Bakanı Fahrettin Koca takdir toplamaya devam ediyor. Biz halktan tek istediği şey ise evde kal,evde kal, evde kal…
Birkaç gündür enfekte olma oranı aşağı düşmeye başlarken iyileşme oranı da yükselmeye başladı. Bunun en önemli sebebi ise başarılı bir sağlık siteminin olması. Kimi ülkelerde tedavi olma ücreti 32.000 dolara kadar çıkarken ülkemizde ise son çıkan genelge ile birlikte sigortası olmayanlara dahil ücretsiz sağlanmakta. Fransa’nın halkından maske istediği günlerde bizde ise maskeler kesinlikle ücretsiz dağıtılmakta.Başarının bir diğer nedeni ise yetkiyi valilere vererek il bazında karantina, sokağa çıkma yasağı gibi kararların alınabilmesi…
Virüs hayatları almaya devam ederken hayatları da değiştirmektedir. Türk kültüründe el sıkışma olayının ne kadar önemli bir yere sahip olduğu bilinirken belki de bu kültür ortadan kalkacak.Camilerin kapanmasıyla halkımızın camilere özlemi artarken virüs sonucunda saflar sıklaştırılamayabilir. Toplantıların, görüşmelerin, kurultayların ertelenip yerlerini video konferans yöntemi almaya başladı.Bu illet er geç son bulacak veya aşısı bulunacak nihayetinde ise hayatımız artık eskisi gibi olmayacak.
Ülkelerin birbirlerine karşı tavırları ne olacak sorusu merak konusuyken ülkeler şimdiden tavırlarını göstermeye başlamıştır..İtalya’da AB’den destek gelmediği düşüncesiyle AB bayrakları yakılmaya başlanmıştı. Aynı şekilde Sırbistan’da AB’ye tepkisini gösterdi. Ülkeler birbirlerinin maskelerine, tıbbi aletlerine el koymaya başladı. Kaybolan maskeler, alıkonulan dağıtıcılar ve nicesi gözler önündeyken Türkiye ise Mevlana’nın “Ümitsizliğin ardında nice ümitler var. Karanlığın ardında nice güneşler var.” Sözü ile yardımlarını onlarca ülkeye ulaştırıp insanlığın son kalesi olduğu gerçeğini ispatlıyor.
Salgının en çok etkileyeceği alan ise tabi ki de ekonomidir. Süper güç Amerika’nın ecel terleri döktüğü sezilirken koltuğu da sallanıyor. Çin’in ise ödeme yapar mı bilinmez, ülkelerin açtığı tazminat davalarıyla başı dertte gibi gözüküyor. Virüse para dayanmıyor desek doğru olacaktır. Devletlerin ayakta kalması için üretmeleri,üretmeleri için ise evden çıkmaları gerekiyor.Evden çıkarlarsa da virüsle karşı karşıya kalınacak. Bu nedenle bizleri çok farklı bir gelecek bekliyor.
Avrupa’nın durumunun ne olacağı,Ortadoğu ülkelerinin geleceği,ABD-Çin güç savaşı,Türkiye’nin bu düzende yeri gibi konular oldukça bizleri düşündürüyor.Avrupa Birliği’nin üye ülkeleri yüzüstü bırakması İngiltere’den sonra bazı ülkelerinde ayrılmasına neden olabilecekken işbirliği ve birlik ruhunun ne olacağı merak ediliyor. Salgından doğabilecek ayaklanmalar,yağmalar ve oluşabilecek terör grupları da ülkelerin Avrupa ülkelerinin kaderini belirleyecek. . Sağlık politikaları bakımından sınıfta kalan başta İtalya ve diğer Avrupa ülkeleri olmak üzere o peri masalından uyanma vakti gelmiştir. Ortadoğu’da ise kendi iç sorunuyla mücadele edecek ülkeler askerlerini çekebileceği öngörülmektedir.Enerji fiyatlarında ki azalma ise başka bir gerilimin sebebi olabilecektir.Süper güç ABD ve koltuğunda gözü olan Çin ise yeni bir ekonomik savaşla karşı karşıya kalması içten bile değildir. Belki de ABD için sonun başlangıcı olacak bu süreç bütün küresel dünyayı derinden etkileyecektir.
Türkiye’nin bu düzende nerede olacağı tartışılırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "Allah’ın izniyle Koronavirüs’le savaşı elbette kazanacağız. Ardından da yeni bir dünya gerçeğiyle karşı karşıya kalacağız. Bu nedenle, bir taraftan mücadelemizi sürdürürken diğer taraftan da salgın sonrası dönem için hazırlık yapmalıyız" ifadelerini kullanmıştı. Buradan da anlaşılabileceği üzere sosyal devlet anlayışıyla diğer ülkelere adeta ders veren Türkiye buz düzenin içinde önemli bir faktör olacağı aşikardır.