Kamil Tunoğlu kardeşimiz telefon edip, Kuvayi Milliye yıllarını ait bir anı yazıp yazamıyacağımı sordu. Kendisinden bunu talep eden Ankara Başkent Üniversitesi Hastanesinden Prof.Dr.Lale Olcay. Kamil Tunoğlu benimde bu konuda katkı verebileceğimi söylemiş ve benide aradılar. Amaçları o yıllara ait gün yüzüne çıkmamış anıları toplayıp kurdukları kadın derneği aracılığıyla bir kitap haline getirmekmiş. Bende memnuniyetle deyip yazdım, gönderdim. Yazım şöyle:
Anıyı canlı yaşayıp anlatan kişi Recep Ağa; ondan dinleyen kişi oğlu Ali Seymen (oğlu) (şu anda 85). Babası da 1320 (1904) doğumlu. Ali Seymen’in bana anlattıkları:
9 Haziran 1921 günü, Yunanlılar, o sırada külliyetli miktarda cephane ve 400 civarında askerin Anadolu’ya geçmek üzere İnebolu’ya çıktığını öğrenince, İnebolu’ya silahları teslim almaya geliyorlar.
9 Haziran Ramazan Bayramı’nın ikinci günü, sabah saat 11.00 sıralarında İnebolu önlerindeler ve. son zamanlarda gelen külliyetli miktardaki cephaneyi ve 400 askeri teslim etmemizi istiyorlar.. Bu arada 2 saatlik zaman zarfında yaşananlardan bana anlatılan ve size aktaracağım anı gerçekleşiyor.
İnebolu mevki komutanı Nidai Bey, İnebolu’nun bombalanacağını ve savunma yapılması gerekeceğini biliyor ve öncesinden tertibat almış zaten.. Kel seymen tepesine elimizdeki tek sahra topunu yerleştiriyor ve harp hilesi olarak birçok yere top görüntüsü vermek için soba borusu yerleştiriyorlar... Derhal tellal bekçi salınıyor mahallelere.. Tellal, elinde tokmak, davula vurarak sokaklarda dolaşıyor: ‘’Ey ahali, Yunanlılar İnebolu’yu bombardıman etmek üzereler. Top atacaklarmış. Herkes, evini terk etsin; denizden cephanenin topun tüfeğin ateş menzilinden dışarıya çıksın, Avara’da oturanlar (Yerne dediğimiz Avara arkasında bir köyümüz var), oraya doğru; şehir içindekiler İkiçay’a, hastane üstü mevkiinde olanlar da Geriş tepesi’nin arka tarafına doğru evlerini terk etsinler, kimse ocaklarda ateş bırakmasın, herkesin canı ve malı emniyete alınmıştır, hastalar, gebeler, sakatlar araba ile iki çaya taşınacaklardır. herkes kendini korusun şeklinde bir ilan yapıyor.
İlandan sonra Seymen aileside evlerinin camından dışarıya doğru soba borusu uzatıp top görüntüsü veriyor. Recep Ağa evin erkeği 17 yaşında. Babası Mehmet Ağa 93 harbine gitmiş 7 sene sonra gelmiş ve 20 gün sonra hastalıktan ölmüş.Gitmeden önce varlıklı bir tücccar ve dükkanı var. İçindekileri satmış kendisine at, silah ve mermi satın almış. Ev halkını allaha emanet edip gitmiş bir insan. Hanımı geçmişte yaşadığı zor günlerden üzüntülerden hasta ve yatalak. Avara’da oturuyorlar. Yatalak olduğu için de yürümesi zor, evde de bırakmak istemi-yorlar. Recep, küfenin içersine koyuyor Ayşe nineyi ve sırtlıyor.
Kümesteki tavukları ayakları ve kanatlarını çulla bağlayıp bir başka küfeye dolduruyorlar. Kardeşide tavuk küfesini sırtlıyor. Ev halkı hep beraber bir araya toplanıyor. Damda inekleri de var. İnekleri iplerinden tutup doğru, bir an evvel Yerne dediğimiz köye, (İnebolu’nun denizi görmeyen, İslam tepesi’nin arkasında, ateş menzilinin dışında bir yerleşim) doğru hareket ediyorlar. Yunanlıların istedikleri yapılmayınca 2 saat sonra İnebolu’yu bombalıyorlar ve 100 civarında mermi düşüyor.
Bombardıman bitip Yunanlılar gittikten sonra, ertesi günü, dönüyorlar. Evlerine girdiklerinde gördükleri manzara şu: Atılan 100 mermiden biri de onların camından içeri girmiş. Camdan dışarıya uzattıkları soba borusu dikkate alınıp bir mermi de Seymenoğullarının evine atılmış. İnebolu evlerinde ‘ocaklı oda’ denilen odalar vardır. Ocaklı odada hem ısınılır, hem yemek yapılır. Ocaklı odanın tam bacasının orta yerine, camdan geçen mermi saplanmış, patlamamış ve bu şekilde bunların evleri de hasar görmemiş. Aile de bu işi hedef alındıkları halde zararsız atlatmışlar. Bana bu anıyı Ali Seymenoğlu, hemen hemen 20-25 sene önce anlatmıştı. Seymenoğullarının ölenlerine rahmet,.hasta olanlarına şifa ,sağ olanlarına da hayırlı ömürler dilerim.