Kastamonu tarihi boyunca; birçok evliyanın yaşadığı, bu topraklarda iz bıraktığı bir şehirdir.
Ben de geçtiğimiz günlerde Kastamonu’ya gittiğimde bu manevi değerlerimizi ziyaret etme fırsatını buldum.
Şeyh Şaban-ı Veli, Aşıklı Sultan, Müfessir Alaaddin Türbeleri ziyaret ettiğim türbeler arasındaydı.
Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi; şehir içinde ve ulaşımı oldukça kolaydır, Kastamonu Kalesi’nin alt tarafında külliye içinde bulunmaktadır.
Şeyh Şaban-ı Veli’nin kabrinin bulunduğu külliyede: iki dergah evi, cami, kütüphane, şadırvan, asa suyu vardır.
Su kıtlığı yaşandığı bir dönemde Hz. Pir’in asasını vurarak çıkan su asa suyudur.
Asa suyu önceki zamanlarda devamlı ve gür bir şekilde akarken günümüzde musluktan akmaktadır.
Asa suyunun bazı hastalıklara şifa olduğu düşünülmektedir, zemzem suyu ile aynı tat ve kokuya sahiptir.
Külliyeye gelenler bu suyu tatmadan gitmemektedir.
Bu Külliye şehir içi ve şehir dışından ziyaretçisi oldukça fazla olan bir yerdir.
Şeyh Şaban-ı Veli Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde dünyaya gelmiştir.
Daha doğmadan babasını, üç yaşındayken de annesini kaybetmiştir.
Hayırsever bir hanımefendi; Şeyh Şaban-ı Veli’yi manevi evlatlığa kabul etmiştir, tahsilini yapmak üzere İstanbul Fatih Medreselerine göndermiştir ve on üç yıl burada bulunmuştur.
Bir gece uyku ile uyanıklık arasında Peygamber Efendimizin “Asli vatanınıza dönün.” hitabına muhatap olmuştur.
Bolu üzerinden Kastamonu’ya gitmek üzere yola çıkmıştır, yol üzerinde Hayrettin Tokadi Hazretlerini ziyaret edip yanında on iki sene ders almıştır.
Hayrettin Tokadi Hazretleri icazet verip “Artık memleketine dön.” diyerek Kastamonu halkının tasavvuf ilminden yararlanması için Şeyh Şaban-ı Veli’yi görevlendirmiştir.
Şeyh Şaban-ı Veli vefat edene kadar üç yüz altmış halife yetiştirmiştir.
Pir makamına ulaşmış ve 1568 yılında vefat etmiştir.
Diğer ziyaret ettiğim Aşıklı Sultan Türbesi de şehir içinde ve ulaşımı oldukça kolaydır.
Günümüze ulaşan, iki katlı kümbet biçimindeki bu yapı Selçuklu mimarisi örneklerinden biridir.
Ortada bulunan sanduka Aşıklı Sutan’a aittir.
Aşıklı Sultan, Kastamonu’nun fethi sırasında Kale Kapısı denilen yerde şehit düşmüş ve şehit olduğu yere defnedilmiştir.
Aşıklı Sultan halk arasında “ayağı yanık evliya” olarak bilinir.
Aşıklı Sultan Türbesi’nin Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşandığı rivayet edilen birde menkıbesi anlatılmaktadır.
Kendini bilmez birinin türbeyi ateşe vermesi üzerine zamanın valisinin üst üste üç kez rüyasına girerek “imdat” isteyen Aşıklı Sultan’ın bu kerameti neticesinde yangına zamanında müdahale edilmiştir.
Ayak kısmından alev alan tabut değiştirilmek istendiğinde Aşıklı Sultan’ın naaşının hiç çürümemiş olduğu görülmüştür.
Bu sebepten dolayı ayağı yanık evliya olarak adlandırılmaktadır.
Aşıklı Sultan Türbesi’ni ziyaret ettikten sonra on dakika yürüme mesafesiyle dik bir yokuş çıkarak Müfessir Alaaddin Türbesi’ne ulaştık, yürümekte zorlananlar için arabayla gitmelerini tavsiye ederim.
Müfessir Alaaddin Hazretleri Hicri 665-747 yılları arasında yaşamış.
Kur’an-ı Kerim’i elle yazıp tefsir etmiş, birçok talebe yetiştirmiştir.
Hatta bir rivayete göre dersini tamamlamayan bir öğrencisini her akşam kabrinin başında okutmuş ve dersini tamamlatmıştır.
Tasavvuf için önemli bir zat olan Alaaddin Efendinin Türbesi’nin yakınındaki gecekondulara yol yapmak için buldozer getirmişler.
Buldozer türbeye her yaklaştığında motoru durmuş ardından insan gücünü denemişler, kazmalar toprağa saplanıp kalmış.
Türbenin civarında garip ışıklar görülüyormuş.
Korkmuşlar ve işi bırakmışlar.
Ayrıca türbenin önünde akşam vakti çekilen fotoğraflarda ışık yayıldığı görülmüştür.
Bu sebepten dolayı ışık saçan türbe olarak adlandırılmıştır.
Kastamonu’da yaşayıp ya da Kastamonu’ya gidip de insanların maneviyatlarını güçlendirecek ebedi hayata dair olumlu katkılar sağlayacak İslam’a hizmet etmiş yüce şahsiyetlerin türbelerini hâlâ ziyaret etmediyseniz ziyaret edip manevi atmosferi yaşamanızı tavsiye ediyorum.